istanbul

2009 Yerel Seçimleri yaklaştıkça özellikle büyükşehirlerde heyecan giderek yükseliyor. Tahmin edebileceğiniz gibi en çetin yarış İstanbul'da olacak. Bir tarafta şehrin altyapı sorunları ile boğuşan ancak tatmin edici sonuçlar alamayan Kadir Topbaş, diğer yanda ise belge uzmanı, reyting şampiyonu ve açık oturumların aranılan ismi Kemal Kılıçdaroğlu var...

Öncelikle İstanbul'da yaşayan birisi olarak kentin sorunlarına az biraz vakıfım. Yani vakıfım derken tabi sorunların teknik ve sosyolojik arkaplanlarını analiz edemem ancak ortada duran ve net gözüken bir takım sorunları analiz edebilirim.


Bugün İstanbul'un en büyük problemlerinden birisi trafik sorunudur. Yani ulaşım sistemlerinin yetersizliği. İkinci en önemli problemi ise şehir mimarisinin berbattan öte bir yapıda olmasıdır. Bunlar benim görüşüm, isteyen yeni sorunlar ekler ya da çıkarır...


Şimdi mevcut yönetimin ulaşım konusunda bir takım somut adımları var. Avcılar-Zincirlikuyu arası metrobüs hattının yapılması bu hattaki trafiği önemli ölçüde rahatlattı. Ayrıca metrobüsün köprüden geçip anadolu yakasında Selamiçeşme'ye kadar uzanacak olması (ki yerel seçimlere kadar yetişecekmiş) bir başka artı... Ancak ulaşım sorunu metrobüs ile tam anlamıyla çözülecek mi? İşte burası tartışılır. Tam olarak çözmese de rahatlama yaşanacağı kesin. Zaten bu tarz büyümüş metropollerde ulaşım sorunu tam olarak çözülmez. Örnek Moskova gösterilebilir. Metro sistemi örümcek ağı gibi olmasına rağmen, Moskova'da inanılmaz bir trafik vardır her zaman. Oradan bizi takip eden blog okuru arkadaşlar varsa onaylayabilirler. Aynı durum Avrupa'nın bir çok metropolü için de geçerlidir...


Şimdi Metrobüs konusunda oluşan tek sıkıntı bu otobüs tarzı ulaşım araçlarının kaça mal olduklarıdır. Çünkü bu konuda gerek medyada gerekse başka mecralarda birçok iddia atıldı ortaya. İthal edilen bu metrobüslerin çalışmadığı ve şanzıman sistemlerinin baştan aşağıya değiştirildiği söylendi. İddialar ne kadar doğrudur bilemiyorum ancak konuşulanlar bunlar. Bir de benim merak ettiğim metro yerine neden metrobüs konusunda inanılmaz bir tercih sorunsalı var. Gerçi metronun çok büyük bir maliyeti olduğunu biliyoruz ancak İstanbul topladığı vergilerle bu sorunu aşabilir diye düşünüyorum.


Bu konuda yeni aday Kemal Kılıçdaroğlu her sene 15 km metro yapacağım diyor. Bunu yapabilmesi için şu anda İstanbul'un var olan kaynakları zor yeter gibi gözüküyor. Bütçe konusu bizim bilgi alanımız dışında olduğu için bu konuda yorum yapamıyorum ancak metro bana göre de metrobüse tercih edilmelidir. Gerçi ulaşabileceğimiz serbest trafiği olmayan bir araç olsun da metro mu metrobüs mü pek de farketmiyor...


Kent mimarisi olayına gelince, onaylanan 2b yasası ile bu konuda daha büyük sorunların yaşanacağı düşünülüyor. Özellikle 3.köprünün geçeceği yerlerde oluşacak yeni yerleşim alanları dikkatli takip edilmeli ve buralarda şehir mimarisine uygun yapılara izin verilmeli... Ama genel anlamda İstanbul'a baktığımız zaman mimari açıdan bir felaket olduğunu söyleyebiliriz. İnanılmaz çarpık bir yerleşme ve bunların arasında derli toplu yok bilmem ne sitesi diye kurulan yapılar var. Bu şekilde nasıl kendimize özgü bir mimari oluşturacağız bilmiyorum...


Bütün Avrupa müstakil ev sistemine geçerken ve geçmeye çalışırken biz hala Apartmanlar dikip buralara sıkışmaya çalışıyoruz. Ondan sonra da "park alanı yetersiz" diyoruz...Nasıl yeterli olabilir ki? 30 dairenin olduğu bir dev binanın yanına futbol sahası büyüklüğünde bir alan boş bırakmanız gerekir ki o binadaki araçlar sığsın...


Atladığımız bir önemli nokta da İstanbul ve deprem gerçeği... Allah korusun olması muhtemel bir deprem sonrası bu şehrin kendisini yeniden tazelemesi yıllar alır. Birçok yerde deprem yönetmeliğine uymayan yapı var ve buna müdahale eden yok. Bir belediye yok ki bu konu üzerinde herhangi bir rapor hazırlasın.


Mesela x ilçesi desin ki "bizim deprem ihtimaline karşı bütün hazırlıklarımız ve yapı kontrollerimiz tamamlandı"... İşte o zaman biz de helal olsun diyelim. Maalesef işin içine seçim girince kaçak yapılara bile göz yumuluyor. Bu da İstanbul'u daha da çirkinleştirmekten başka bir işe yaramıyor...


İstanbul'daki Belediye Yarışı bu anlamda ilgi çekecek. Ben İstanbul konusunda her zaman karamsar oldum. Kim gelirse gelsin yapabilecekleri sınırlı. Bu şehir o kadar karmaşık ve kronik sorunlara sahip ki bir belediye başkanının bunun altından kalkması inanın zor. Bu şehrin sırf trafiğini başlı başına bir sistem yönetmeli ki başarı sağlansın. Yani bu ülkeye hiçbir zaman uğramayan sihirli kelime "koordinasyon"un varlığı gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu son dönemde yıldızı parlayan bir siyasetçi, kimileri onu Obama'ya benzetiyor... Reytingleri çok yüksek ancak eksi yönleri de var.


Bir kere ben hitabet konusuna takmış durumdayım. Kemal Kılıçdaroğlu hitap konusunda yetersiz kalıyor. Ses kontrolü zayıf. Karşısında yüzbinler varken nasıl konuşacak merak ediyorum. Gerçi Kadir Topbaş da o konuda çok iyi değil ama Başbakan zaten tek başına partinin bütün halkla ilişkilerini yürütüyor... Her ne kadar yerel seçim malzemesi yapılmasın denilse de Davos çıkışı yerel seçimlerde AK Partiye önemli ölçüde puan kazandıracaktır. Hatta bazı yorumcular oyların bu sefer yüzde 50'leri zorlayabileceği görüşünü savunmaya başladı...


Bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu'nun tek silahı yine açık oturum olarak gözüküyor. Kadir Topbaş ile yapacağı bir açık oturum belki de her şeyi değiştirir. Bunun da olma şansı olmadığına göre ve eldeki verileri de analiz edince İstanbul, AK Parti'ye daha yakın duruyor. Ancak dediğim gibi İstanbul partilerüstü ele alınması gereken bir şehir. Kim gelirse gelsin bu şehrin sorunlarını çözmeye gayret etsin yeter...


Şimdiden kazanacak adaya başarılar dilerim...