Sosyal Medya'nın elementleri arttıkça "blogging" daha etkili bir hal alıyor internet aleminde. Ya da dışardan görünen durum öyle. Bir yandan blogging çığ gibi yayılıyor ama diğer yandan siyasal düşünce veya düşüncelerin internet platformunda ilgi çekmeyen bir yığına dönüştüğüne şahit oluyoruz.


Uzun cümleler kurmaktansa fikirlerimi daha kısa cümlelerle ifade edeyim.


Sosyal medya alemine bir bakın; Friendfeed, Twitter, Youtube vb... Bu yazıyı okuyan herkesin bu elementlerin hepsini ya da bir kaçını kullandığı kesin.


Ancak bu sosyal medya enstrumanları çoğaldıkça burada paylaşılan bilginin değerinde de problemler oluşmaya başlıyor. Hatta bu sitelerde çoğu kişi takip etmekten çok takip edilmenin kaygısını yaşıyor.


Birçoğu binlerce kişiyi takibe alıp onların arasından  da kendisine takipçi çıkarmaya çalışıyor. Hiç kimsenin binlerce kişiyi sürekli bilgisayar başında durup takip edemeyeceğini düşünürsek, sosyal medya enstrumanları bir süre sonra pazarlama denilen (ve bazıları tarafından bilimsel bir yanı olduğu iddia edilen) kavramın esiri durumuna düşüyorlar.


Ve pazarlamanın eline düşen her şey maalesef bir süre sonra metalaşıyor ve sürekli üretilmeye başlıyor. Bu sürekli üretim doğal olarak kalitesizliği de beraberinde getiriyor.


Böyle bir ortamda blogging ile siyasal kültür ilişkisini konuşmak Türkiye için henüz erken.


Ama örneğin Amerika'da Obama'nın internet üzerinden yürüttüğü kampanyanın temelinde bloglar ve sosyal medya enstrumanları vardı. Özellikle de youtube.


Türkiye'de ise "facebook" dışında ciddi anlamda kullanılan ve değerlendirilen bir net mecrası yok. Facebook'ta da çok klasik ve ilginç bir gruplaşma var.


Sonuç olarak bloglar ve siyasal kültür ilişkisi ve iletişimi sanırım bir 10 yıl daha bekler.