Fukuyama tarihin sonunun geldiğini ilan ettiğinde aslında bahsettiği "ideolojilerin" sonunun geldiğidir. Ona göre "liberal" değerlerin evrensel kabul edilmesi ve bundan sonraki toplumsal yapının "tarihsiz" bir aks üzerinden hareket etmesi gerekmektedir.

Tarih Fukuyama'nın daha sonra anlayabileceği gibi "son bulmadı". Gürüldeyen bir nehir gibi akmaya devam etti. Keza ideolojik yaklaşımlar da tarihsel bağlamları içerisinde güncellenerek kendisini yeniden üretmeye devam etti. Soğuk savaşın bir anda erimeye başlayarak ortadan kaybolması aslında ideolojilerin içerisine girdiği krizin de bir göstergesiydi. Bu krizden kurtuluşun yolu ise fikri sapma olarak belirdi ve radikalleşti. 

İdeoloji denilen kavram aslında normatif düzlemde ne yapılması gerektiğinin inşasından ibarettir. Sosyal gerçeklik insanoğluna her zaman konformist bir alan sunmaz. Bu gerçekliği anlamak ve algılamak sanıldığından kolay değildir. İşte ideolojiler burada devreye girerek bunu kolaylaştırmaktadır. Bu noktada içine düşülen krizden kurtuluşun "uygun bulunan" normlar eşliğinde inşa edilmesi sonucu ideolojik bir bakış açısı ortaya çıkmaktadır.

Burada inşa meselesi yani sosyal gerçekliğin algılanması ve anlaşılması üzerinden aslında ontolojik ve epistemolojik bir tartışmanın merkezine girmek gerektiği ortadadır. Bu ontolojik yaklaşım verili olan gerçekliği nasıl kabul etmemiz gerektiği üzerinden zihnimizdeki limitleri zorlamaktadır. Bir yandan da bilginin inşa edildiği bir başka süreçle beraber aslında var olan gerçekliğin, düşünceler aracılığıyla büküldüğü sorunu karşımıza çıkmaktadır.

Bütün bunların sonucunda düşüncelerden oluşan bir örüntünün, güç ve çıkar bileşimi ile beraber topaklandığı eklektik bir gerçeklik aslında rasyonel olandan son derece uzak bir noktaya düşmektedir. İşte bu uzaklık bazen Fukuyama gibi tarihin bittiği algısının ortaya çıkmasına neden olabilir. Oysa sosyal gerçekliğin inşası sürekli bir şekilde kendisini yenileyen üretken bir süreç görünümündedir. 

Sonuç olarak ideolojiyi, sosyal gerçekliğin bir kurtuluş teolojisi üzerinden büküldüğü ve problem/problemlere cevap veren bir kavram olarak tanımlamak mümkündür.