Almanya'da devam eden Hristiyan Birlik Partisi, Hür Demokrat Parti ve Yeşiller arasındaki koalisyon görüşmelerinin başarısız olması Almanya'da siyasi hayatı kilitlemiş durumda.

Artık en güçlü olasılık erken seçim. Peki, başka alternatifler de var mı? Şu anda en ağır basan opsiyonun erken seçim olduğunu söylemek mümkün. Zaten yapılan anketlerde halkın yüzde 45'i yeniden erken seçim olmasını istiyor.

Koalisyon görüşmelerinin başarısız geçmesinin en önemli sebepleri; Göçmenler, İklim koruma politikaları, AB ve Euro Bölgesi politikası gibi konularda yaşanan anlaşmazlıklar olarak sıralanabilir.

Türkiye'nin AB üyelik süreci de görüşmeler sırasında yaşanan bir başka tartışma konusu oldu.

Başarısız geçen görüşmelerin ardından olası bir azınlık hükümetine sıcak bakmadığını söyleyen Başbakan Merkel, "Bu durumda erken seçimlere gidilmesi daha iyi bir yol olur" diye konuştu. Merkel Almanya'nın üstesinden gelmesi gereken birçok konu olduğuna dikkat çekti.

Merkel istifa konusundaki sorulara ise "Hayır istifayı düşünmedim. Çünkü Almanya'nın istikrara ihtiyacı olduğuna inanıyorum" yanıtını verdi.

Trump’un seçilmesi ve Brexit ile yaşanan depremden sonra (ki Katalonya krizini de araya sıkıştırmak gerekir) Avrupa’da ciddi bir yalpalama devam ediyor. Almanya’da hükümetin kurulamaması aynı zamanda Avrupa’nın geneline sirayet edebilecek bir istikrarsızlık dalgası yaratabilir.

Görüşmelerin başarısız olmasının merkezinde Merkel’in göçmen sorunu karşısındaki yaklaşımı yer alıyor. Bu yaklaşım aynı zamanda AfD'nin güçlenmesini de sağlamış durumda. Görülen o ki Almanya’da sığınmacılara karşı büyüyen öfke giderek siyasal bir ağırlık kazanmaya başladı. Bu da Merkel gibi orta yolu bulmaya çalışan politikacılara zemin bırakmıyor. 

Genetiğine parlamenter demokrasi işlemiş olan Almanya’da koalisyon görüşmelerin başarısız olmasının siyaseten de bir anlamı bulunuyor. Demokrasi fikri üstüne kurulmuş Avrupa’nın bundan sonra parlamenter demokrasi üzerine düşünmek için daha fazla zamanı olacak. Hatta kimileri şimdiden Weimar Cumhuriyetinin karanlık gölgesinin Almanya üzerinde gezmeye başladığını iddia etmeye başladı.

Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi 1920'ler ve 30'lar ve bugün arasındaki paralellikleri inceleyen bir dizi Alman tarihçiye yer verdi. O tarihlerde bölünmüş siyasi bir spektrum, bölünmüş bir sol, bir dizi azınlık hükümeti; siyasi bir kaos tablosu yaratmıştı. Tabi Federal cumhuriyet, bir Weimar değil ve dünyanın en istikrarlı siyasi sistemlerinden birisi olarak gösteriliyor.

1949 yılından bu yana tüm Alman hükümetleri koalisyon hükümetleri olmuş ve şimdiye kadar hep böyle çalışmışlar. Ancak AfD partisinin yarattığı bu çatlak giderek büyüyerek Avrupa imgelemine büyük bir zarar verebilir. Bu noktada Almanya'nın erken bir seçimden farklı bir tabloyla çıkmaktan başka çaresi gözükmüyor. Yoksa politik uzlaşmanın keskin etkisi ile yüzleşmek zorunda kalacaklar.