Çin’in "One Belt One Road" girişimi ya da güncellenmiş adıyla "Belt and Road Initiative" (Kuşak ve Yol Girişimi) tarihteki en iddialı altyapı projesi olup dünya nüfusunun yüzde 65'i ve küresel GSYİH'nın yüzde 40'ı dahil olmak üzere 68'den fazla ülkeyi kapsıyor. Bu inisiyatifi kabaca iki bölüme ayırabiliriz: Kapsadığı alanve projenin ardındaki fikir.
Kuşak ve yol girişimini en kısa şekilde “Avrasya ve Pasifik'te birbiriyle bağlantılı ticaret anlaşmaları ve altyapı projeleri topluluğu” olarak tanımlamak da mümkün. Karada “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve denizde “21. Yüzyılda Deniz İpek Yolu.
Kuşak ve yol girişimini en kısa şekilde “Avrasya ve Pasifik'te birbiriyle bağlantılı ticaret anlaşmaları ve altyapı projeleri topluluğu” olarak tanımlamak da mümkün. Karada “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı” ve denizde “21. Yüzyılda Deniz İpek Yolu.
Kuşak ve Yol girişimi yeni liman, otoyol ve demir yolları ile bağlanarak küresel ticareti yeniden şekillendirme hedefine yönelik yoğun bir stratejik erişim isteğini gösteriyor. Dolayısıyla bu proje sadece ekonomik bir proje değil. Ülkelerin kırılgan ekonomileri ve zayıf altyapılarından yola çıkıp diğer güvenlik açıklarını da ele alarak Çin'in dış politikasında "inşacı"bir tasarıyı hedefliyor. Çin, yirmi yılı aşkın bir süredir hızlı büyümesiyle, boyutuna ve gücüne göre düşük bir diplomatik profil çizdi. Önümüzdeki yıllarda, Çin’in diplomasisi yeni fikirlere ve taktiklere ihtiyaç duyacaktır. Kuşak ve Yol girişimi işte burada önem kazanıyor. Bu girişimi inşacı bir perspektiften incelemek konuyu anlamak açısından yararlı olabilir. Yapan-yapı arası ilişkiden hareketle Çin'in ortaya koyduğu bu maddi gücün ona yüklenen anlamdan daha az önemli olduğunu söylemek mümkün. Burada inşa edilen Çin'in dirilişi, geri dönüşüdür diyebiliriz.
Ekonomik anlamda Çin’in yeni pazarlara açılma ihtiyacının önemli bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtmek gerekiyor. Diğer yandan politik amaç olarak Çin’in geçmişteki tarihi statüsünü bu proje ile yeniden tesis etmeye çalıştığını söylemek de mümkün. Çin her ne kadar projenin sadece ekonomik amaçlar taşıdığını açıklasa da söz konusu projenin ardında yer alan Çin’i yeniden “merkez ülke” yapma iştahının önemli olduğu görülmektedir.
Ekonomik anlamda Çin’in yeni pazarlara açılma ihtiyacının önemli bir motivasyon kaynağı olduğunu belirtmek gerekiyor. Diğer yandan politik amaç olarak Çin’in geçmişteki tarihi statüsünü bu proje ile yeniden tesis etmeye çalıştığını söylemek de mümkün. Çin her ne kadar projenin sadece ekonomik amaçlar taşıdığını açıklasa da söz konusu projenin ardında yer alan Çin’i yeniden “merkez ülke” yapma iştahının önemli olduğu görülmektedir.
Projelerin çoğu Asya'da yoğunlaşmasına rağmen Çin girişimi doğal etki alanının ötesinde genişlemiş durumda. Bu da stratejik açıdan ulaşması zor olan bölgelere ulaşmasını ve ticari, politik, güvenlikle ilgili savunmasını daha derin bir alanda kurmasını sağlıyor. Yunanistan'ın Pire limanının büyük bir hissesine sahip olan Çin aynı zamanda Balkanlar'da yoğun bir otoyol inşa faaliyetine girişti. Öte yandan Afrika kıtasındaki ülkeleri demiryolları ile birbirine bağlamakla meşgul. Yine yakın zamanda kuzeyden “arktik” ipek yolunu oluşturmaya çabalıyor ve nükleer buz kırıcı gemilerle Süveyş kanalının önemini azaltacak ve seyahat süresini kısaltan hatlar üzerinde çalışmaya devam ediyor. Yakın zamanlarda nakliye süresini yarı yarıya azaltan bir kargo gemisi seyahati sorunsuz gerçekleştirilmiş durumda.
Jeopolitik Rekabet Kaçınılmaz mı?
ABD'nin paniklemesi biraz da bu yüzden. Rusya ve özellikle İsrail projeye yatırım yapmaya devam ediyor ve artık uzmanlar Kuşak ve Yol girişiminin ekonomik ve politik anlamda bir "game changer" (oyun değiştirici) olduğunu ve olacağını kabul ediyorlar. Dolayısıyla ciddi bir jeo-politik rekabetin yaşanacağını söylemek abartı olmayacaktır.
Kuşak ve Yol girişimi kapsamında ülkelere ihtiyaç duyulan altyapı finansmanı sağlamayı ve uluslararası pazarları Pekin'e bağlayarak küresel ticareti yeniden dizayn eden, şu ana kadar 500 milyar dolarlık bir harcama yapılan "stratejinin" karşısında ABD'nin bir karşı stratejisi yok. Çin'in Kuşak ve Yol girişimi kapsamında çoğunluğu Asya'da olmak üzere 210 milyar dolar düzeyinde yatırım yaptığı tahmin ediliyor.
ABD ile olan ticaret savaşları bağlamında okunduğu zaman, Çin’in özellikle ilk aşamada bölgesel ve daha sonra küresel bir hegemonik dönüşümü politik alanda ŞİÖ, ekonomik alanda ise Kuşak ve Yol girişimi ile başlattığı söylenebilir. Kuşak ve Yol girişimi ilk zamanlarda çeşitli fırsatları barındıran çekici bir model iken artık pek çok ülkenin hoş karşılamadığı bir Amerikan modelinin tek geçerli alternatifi olma yolunda ilerlemektedir.
Batı’nın Yeni Çin Söylemi: “Borç Tuzağı” Diplomasisi
Bir çok analiste göre Kuşak ve Yol girişimi projesi aynı zamanda Çin için büyük bir kumar. Bölgedeki ülkeler birçok sorunla karşı karşıya. Çin bu ülkelerde güvenliği sağlamak zorunda kalabilir. Rusya gibi "derin rakipler" bayrak açabilir. Dolayısı ile Çin'in işi zor. Rusya da Kuşak ve Yol girişiminin kendi nüfuzuna etkisini hesap ediyor. Stratejik açıdan bir denge yakalamaya çalışıyor. Çin'in verdiği kredilerin ve yaptığı yatırımların bir süre sonra siyasi ve ekonomik baskı aracı haline geleceğinden dolayı çekiniyor. Orta Asya, Afrika ve Güneydoğu Asya'da, Kuşak ve Yol girişimin hedef aldığı birçok kilit ülke ekonomik ve siyasi istikrarsızlık ve yolsuzluğa eğilimli gibi görünüyor.
Bununla beraber özellikle Batı basınında son zamanlarda çok çıkmaya başlayan “borç tuzağı diplomasisi” (debt trap diplomacy) başlıklı yazılar mevcut. Bu yazıların temel mantığı Çin’in bölgede kırılgan ekonomilere sahip ülkelere borç verip daha sonra bu borcu ödeyemeyeceği noktada ülkedeki projeleri tamamen satın aldığı şeklinde. Sri Lanka’da yer alan liman projesinde Sri Lanka borcunu ödeyemeyince söz konusu liman Çin tarafından 99 yıllığına kiralanmıştı. Yine Afrika’da Zambiya ve Kenya gibi ülkelerde Çin’in benzer görüşmeleri yürüttüğü iddia ediliyor. Ancak bu örnekler ışığında Kuşak ve Yol girişimini tamamen bir “tuzak” olarak nitelemek hem manipülasyona hem de kolaycılığa kaçıyor.
Büyük ekonomik sorunlar yaşayan Yunanistan’ın Pire limanı örneği bu söyleme karşılık örnek olarak verilebilir. Pire limanı Kuşak ve Yol girişimi projesi kapsamında son derece önemli bir pozisyonda. Çinli firma Cosco Group, 2052 yılına kadar limanın yüzde 66'lık hissesine ve ruhsat haklarına sahip durumda. Ayrıca geçmiş dönemlere göre limanın hareketliliği çok artmış ve giderek de artmaya devam etmektedir. Ancak bu da tabi projenin tamamen “ticari”bir niyet üzerinden hareket ettiğinin kanıtı olarak gösterilemez. Yani buraya da bir şerh koyabiliriz. Bu noktada söz konusu projenin ya da girişimin küresel yapı açısından ortaya çıkardığı fırsatların ve tehditlerin doğru analiz edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Kuşak ve Yol Girişiminin Güvenliği: Çin’in Askeri Üsleri
Bu arada Kuşak ve Yol girişimi Çin’in terörle mücadele çabalarının önemini de artıracaktır. Girişimin karasal kısmının çoğu Orta Asya'dan geçecek. Bu durum bölgedeki Çinli işçilerin sayısını ve beraberindeki güvenlik risklerini de artıracak bir durum ortaya çıkaracaktır. Bu nedenle Çinli işçilerin yurt dışında korunması Çin hükümeti için giderek artan bir endişe kaynağı haline gelmiş durumda. Cibuti’de açılan askeri üsse yenileri eklenebilir. Özellikle Afganistan’da bulunan Wakhan koridoru bu anlamda Çin için bir risk kaynağı durumunda. Hatta Çin ve Afganistan’ın burada kurulacak müşterek bir askeri üs konusunda görüşmeler yürüttüğü de bir dönem basına yansıyan konular arasında yer alıyordu. Çin’in özellikle radikalizmin önlenmesi konusunda avantajlar kazanmak için Afganistan ve Pakistan arasında bir mekik diplomasisi yürüttüğü de biliniyor. Ayrıca Kuşak ve Yol girişiminin en önemli koridorlarından birisi olan Çin Pakistan Ekonomik Koridorunda (CPEC) tahminen 13 bin Pakistan askeri güvenlik için görevlendirilmiş durumda. Bu sayının yakın bir zamanda artması bekleniyor.
Aslında dikkatle bakıldığında özellikle Orta Asya’da ve Afganistan’da Çin’in bölgedeki diğer askeri unsurlara güvenlik açısından ihtiyacı olduğu söylenebilir. Mesela Afganistan’da ABD askeri varlığının azalması Çin açısından küresel hegemonya açısından olumlu gibi görünse de öte yandan bölgede radikal unsurların yeniden aktive olması Çin açısından ciddi bir güvenlik sorunu yaratacaktır. Yine aynı şekilde Orta Asya’daki askeri unsurlar ile Çin güvenlik anlamında ortak çalışmaya zorunludur. Yakın zamanda gerçekleşen ve sona eren Vostok 2018 adlı askeri tatbikata Çin askeri unsurlarının katılması da bunu teyit etmektedir. Dolayısıyla Kuşak ve Yol girişiminin uygulanması ciddi bir güvenlik maliyetini de beraberinde getirmektedir. Bu maliyet muhtemelen projenin içinde yer alan diğer devletlerin katkısı ile çözülebilir ancak ciddi istikrarsızlık durumlarında Çin’in müdahaleci bir tavır içine girmesi beklenebilir. 2016 yılında Çin’de onaylanan terörle mücadele yasasının 7. Maddesi, Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) ve diğer Çin güvenlik güçleri mensuplarının, ilgili ev sahibi ülke tarafından onaylanması halinde yurtdışında terörle mücadele görevlerini yerine getirmelerine izin veriyor.
Marshall Planı mı Yeni Sömürgecilik mi?
Yine özellikle batı basını tarafından yeni Marshall planıya da yeni sömürgecilik olarak yaftalanan proje ciddi bir baskı altına girmiş durumda. Marshall planı ile karşılaştırmak doğru değil çünkü gerek tarihsel koşullar ve gerek iki proje için harcanan paralar konusunda ciddi farklılıklar mevcut. Marshall planı için ABD tarafından o dönem harcanan para bugünün değeri ile 130 milyar dolar civarında bir rakama tekabül ediyor. Oysa Kuşak ve Yol girişimi için proje tamama erdiğinde ortalama 1 trilyon dolar düzeyinde bir meblağdan bahsediliyor.
Kuşak ve Yol girişimi ile ilgili tartışmalar devam ediyor ve projenin geleceğinde daha da keskinleşerek devam edecek gibi görünüyor. Batı söz konusu projeyi yukarda değinildiği gibi borç diplomasisi, yeni-sömürgecilik ve yeni Marshall Planı olarak itham etmiş durumda. Buna karşılık Çin tarafında da ciddi bir entellektüel hareketlilik söz konusu. Çinli düşünürler, yazarlar,think thankler vs. de konu hakkında sürekli fikri bir üretim içerisindeler. Çin tarafı projenin küresel ihtiyaçlar ve altyapının ilacı olarak görüyor. Ayrıca Çin tarafı Kuşak ve Yol'u Çin'in ilerde gireceği kaçınılmaz jeo-politik rekabet içerisinde elindeki en önemli enstrüman olarak değerlendiriyor. Bunun yanında yeni bir uluslararası ilişkiler türünün inşasında önemli bir unsur olacağını ekliyorlar.
Çin tarafında özellikle kırılgan ekonomiler ile yapılan sözleşmelerde finansal ve endüstriyel anlamda yerel ihtiyaçlara odaklanan daha spesifik sratejiler geliştirilmesi tartışma konularının başında geliyor. Batı, Kuşak ve Yol girişimini bir küresel hakimiyet projesi olarak nitelendirirken Çinli bazı düşünürler kuşak ve yol girişiminin bilinçsiz büyümesinin küresel hakimiyeti elde etmekten ziyade bölgesel hakimiyeti deforme edebilecek konjonktür yaratabileceği konusunda uyarıyorlar. Sonuç olarak Çin'in kuşak ve yol girişimi ile ilgili tartışma platformlarını çeşitlendirmesi ve her ülkeyi eşit bir şekilde dinleyerek var olan sorunlara çözüm araması projenin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi ve söz konusu ülkelerin alt yapı sorunlarına çözüm üretmesi açısından önem taşıyor.
Ülkeler bazında finansal sorunları ile beraber Kuşak ve Yol girişimi, dünyanın ekonomik ticaret tarihini değiştirmeye hazırlanıyor. Tüm bu bölgenin geleceği ve özellikle de Asya'nın yükselişine katkıda bulunacağı muhakkak. Ancak sürecin yine de yoğun analize ihtiyacı var. ABD’nin kuşak ve yol girişimi konusunda kapsamlı bir algı yönetimi yürüttüğünü söylemek mümkün. Çin'in devlet medyasının yanında ana akım ve alternatif medya konusunda yeni stratejiler geliştirmesi gerekiyor. Söz konusu proje bir ticaret inisiyatifi olmasından ziyade uluslararası güvenliği etkileyecek derecede önemli ancak "tesiri belirsiz"bir karakteristiğe sahip sosyo-politik bir fay hattı görünümünde.
Çin hükümeti bu tarz büyük projeleri finanse etmek için Asya Altyapı ve Yatırım Bankasını ve 40 milyar dolarlık bir İpek Yolu Fonu kurdu. Ancak kuşak ve yol girişimi bölgeler arası politik koordinasyon konusunda sıkıntıları olduğu görülüyor. Şanghay İşbirliği Örgütü, Çin-Arap Devletleri İşbirliği Forumu, Çin-Afrika İşbirliği Forumu ve 16 + 1 platformu gibi mevcut siyasi organizasyonlar projenin yönetişimi konusunda istenen verimi sağlayamıyor.
Çin'in bölgesel ve küresel bir güç olarak yükselişi yeni fırsatlar ortaya çıkarırken, aynı zamanda Çin'in stratejik niyetleri ile ilgili endişeleri büyüten yeni zorluklar da beliriyor.
0 Comments