Çin ve ABD’nin ticari anlaşmazlıklarının devam ettiği uluslararası sistem “genleşmeye” devam ediyor. Bu genleşmenin bir parçalanmaya ya da yeni bir uluslararası ilişkiler türüne dönüşüp dönüşmeyeceği sorusu ise uluslararası ilişkiler disiplini içinde cevabı en çok aranan soruların başında geliyor. ABD’nin Trump yönetimi ile beraber küresel işbirliği gerektiren birçok anlaşmadan çekilmesi, Dünya Ticaret Örgütünün ruhuna aykırı eylem ve söylemlerine devam ederek “illiberal” bir çizgiye girdiği bugünlerde İran’a uygulanacak yaptırımlar sistemik bir ısınmaya neden oldu.

Çin’in İran ile süregelen ilişkileri dikkate alındığında Kasım ayında uygulamaya girecek olan yaptırımlar özellikle petrol ihracatı/ithalatı noktasında İran ve Çin’i etkileyecek bir dinamiğe sahip gibi görünüyor. İran dünyada petrol üretiminde dördüncü sırada. Günlük 4 milyon varile kadar çıkabilen bir kapasitesi var. Nisan 2018’de 2.4 milyon varil ihraç eden İran o tarihten beri düşüşe geçmiş durumda. İran’ın en büyük alıcıları arasında Çin, Hindistan ve Türkiye var. Çin normal zamanlarda İran’dan aylık 23-24 milyon varil petrol alıyordu. Bu günlük 600 bin varil gibi bir rakama tekabül ediyor. Bu rakamın zaman zaman 800 bin varile kadar çıktığı da oluyor. Yine Hindistan günlük 500 bin varile varan oranlarda petrol alırken yaptırımların uygulamaya konmasının yakınlaşması ile beraber bu alımı yarı yarıya azaltmış durumda.

AFP’nin haberine göre Çin İran’dan petrol alımında şu anda % 25 oranında bir azaltmaya gitmiş durumda. Petrol ticareti National Iranian Oil Company (NIOC) ile Çin arasında 130 bin varile kadar indi. Bu da Çin'in günlük ithalatının yüzde 20’si. SINOPEC ve Zhuhai Zhenrong Corp. Temmuz ayından beri kargolarının önemli bir kısmını National Iranian Tanker Co (NITC) şirketi aracılığıyla taşıyor. Bunun yanında Reuters’in yaptığı haberlere göre Çin enerji devleri SINOPEC ve CNPC gibi önemli şirketlerin Kasım ayı için İran’a henüz sipariş geçmedikleri belirtiliyor. Bu da Çin’in yaptırımlar konusunda bir bekleyiş içerisinde olduğunu gösteriyor. Bu tutumun taktiksel mi yoksa yaptırımlar nedeniyle bir mecburiyet mi olduğunu anlamak için izlemek gerekiyor.

İran’ın Manevra Alanı Daralıyor

İran için en kötü senaryo petrolün fiyatının aşağı yönlü olması ve petrol ihracatında yaşanan düşüş. Son veriler bu senaryoyu teyit ediyor. Yüksek enflasyon ve işsizlik ile beraber kriz giderek derinleşiyor. İran yaptırımları konusunda Trump yönetiminin içinde de bazı anlaşmazlıklar var gibi görünüyor. WSJ'ye göre Steven Mnuchin daha ihtiyatlı bir yaklaşıma yöneliyor, bu da AB'yi Tahran'la ticareti sürdürme çabaları nedeniyle cezalandırmayı reddetmek anlamına geliyor. ABD yönetimi içerisinde özellikle "feragatlar" konusunda bir ayrışma olduğu yazılıp çiziliyor. Burada ABD'nin temel korkusu; ülkelerin alternatif ödeme sistemlerine yönelmesi ve dolar dışında yapılacak ticaretin artması. Bu kapsamda AB’nin alternatif bir ödeme sistemi (Special Purpose Vehicle) üzerinde çalıştığı da biliniyor. Ancak AB’li diplomatlar ABD’den gelecek bir işarete kilitlenmiş durumdalar. Bu nedenle alternatif ödeme sisteminin tatmin edici bir şekilde ortaya çıkması için ABD tarafındaki belirsizliğin dağılması gerekiyor. Feragatlar konusunda devam eden tartışmalar da dikkate alındığında bu durum bir süre daha devam edebilir.


İran’ın petrol ihracatı konusunda dikkat çeken bir diğer durum ise petrolün fiyatında yaşanan aşağı yönlü seyir. Piyasada yılına sonuna kadar 100 dolar olacak söylentilerine ve tahminlerine rağmen petrolün varil fiyatı düşüyor ve 68-70 dolar civarında bir seyirde devam ediyor. Bu da İran’ın düşen arzı ile beraber daha ciddi problemleri beraberinde getiriyor. Tam da bu noktada ABD, Rusya ve Suudi Arabistan’ın İran’ın arzının azalmasına müteakip rekor bir üretim yapmaları ise kafaları iyice karıştırmış durumda. Günlük 33 milyon varile varan üretim bu boşluğu doldurduğu gibi fiyatın düşmesinde de önemli bir etken. Diğer yandan küresel ekonominin beklenen hızda büyümemesi, Çin’in son dönemlerde yaşadığı büyüme problemleri gibi etkenler de İran’ın önümüzdeki süreçte çok zor problemler ile karşı karşıya kalacağını gösteriyor.

Bu arada Rusya’nın petrol arzını arttırma konusunda iştahlı davranmasının Rusya-İran ilişkilerine nasıl yansıyacağı konusu da diğer önemli sorulardan birisi. Bu durum da Rusya ve İran arasındaki stratejik ilişkinin sorgulanmasına neden olabilir.

“İran İle İşbirliğine Devam Edeceğiz!”

Öte yandan Çin tarafından İran ile ilgili bir takım açıklamalar gelmeye devam ediyor. Yakın zamanda Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying "Çin tarafı, İran ile normal ekonomik ve ticari işbirliğini sürdürecek pratik bir çözümü memnuniyetle karşılayacaktır." derken muhtemelen alternatif bir çözüm üzerinde çalışıldığı izlenimi veriyor. Bununla birlikte çeşitli haberlerde İranlı ve Çinli bankacıların “Kunlun Bankasının” yerine yeni bir mali sistem kurmak için çok sayıda toplantı yaptıkları da iddia ediliyor. Kunlun Bankası; Çin ve İran arasında yapılan petrol ticaretinin kilit noktalarından birisi. Büyük hissesi (%77) Çin’in enerji devi CNPC’nin elinde. Kunlun Bankası 2012 yılında İran'ın Devrim Muhafızları'na bağlı bir kuruluşa para aktardığı gerekçesiyle ABD tarafından yaptırıma uğradı. Çin; 1 Kasım tarihinden itibaren Kunlun Bankasının İran’dan gelecek ödemeleri kabul etmeyeceğini duyurmuş durumda. Dolayısıyla Çin’in yaptırımlar nedeniyle hamle yaptığı çok açık fakat İran’dan yapacağı petrol ithalatını “sıfıra” indirip indirmeyeceği bir muamma olarak gözüküyor. Örneğin çeşitli haber sitelerinde İran’ın aracıların olduğu ve ABD'nin yaptırımlarından kaçabilecekleri bir petrol mübadelesi mekanizması kurduğu, hatta ilk satışını da Ekim ayının sonuna doğru üç isimsiz alıcıya 280.000 varil olarak yaptığı haberleri dolaşıyor. Bu tarz bir mekanizma İran ve Çin arasında işler mi bilmek zor ancak alternatiflerin tartışıldığı bir dönemde dikkatli değerlendirmeler yapmak da yarar var.


Çin’in İran sefiri Pang Sen’in Tehran Times haber sitesine verdiği röportajda yaptığı açıklamalar da konu ile ilgili önemli ipuçları barındırıyor. İran'ın Şangay İşbirliği Örgütü'ne tam üyeliği konusunu desteklediklerini belirterek İran'ın JCPOA anlaşması çerçevesinde üstüne düşenleri yaptığını belirten Pang Sen; Çin-İran petrol ticareti konusundaki soruya net bir yanıt veriyor. "İran ile ticaretimiz şeffaf ve meşrudur. Tek taraflı yaptırımlara kesin olarak karşıyız. Bizim pozisyonumuz ABD yaptırımlarına karşı çıkmaktır. İran ile işbirliğimize devam edeceğiz."

Büyükelçi "Pang Sen" sözlerine şöyle devam ediyor ki bence önemli "Tabii ki geçtiğimiz yıllarda, petrol de dahil olmak üzere bazı malların ithalatında dalgalanmalar oldu. Bu yüzden, Çin'in İran'dan ithal ettiği petrol hacminde bir artış veya azalış olursa şaşkınlığa gerek yok." Bu sözleri taktiksel bir manevra mı ya da Çin tarafının açık bir beyanı olarak mı kabul etmek gerekiyor sorusu önemli fakat net olan bir durum var ki o da Çin tarafının “yaptırımlar” konusunda henüz net bir yaklaşıma sahip olmadığı ve beklemeyi tercih ettiğini gösteriyor.

Ticaret Savaşlarının İlk Cephesi İran

4 Kasım ile beraber İran'a uygulanacak yaptırımlardan en çok etkilenecek ülkelerin başında Çin geliyor. Çin alımları azaltmaya yönelik adımlar atmaya başlamış olsa da İran'ın petrolü kısa ve orta vadede Çin için büyük önem arz ediyor. Çin ve İran’ın hikayesi işte tam burada birleşiyor. İran'ın ekonomisini hayatta tutmak için tek bir yolu var o da Çin’e yapılacak petrol ihracatı. Diğer yandan Çin de kendi ekonomisini büyütmek için İran’ın petrolüne ihtiyaç duyuyor ve böylece borçlarını ödeyebiliyor ya da üstlenebiliyor. Bu nedenle Çin’in İran’ı stratejik bir partner mi ya da taktiksel işbirliği yaptığı ülkelerden birisi mi olarak gördüğü sorusu önem kazanıyor. İran aynı zamanda Kuşak ve Yol Girişimi açısından da çok önemli bir noktada bulunuyor. Bu nedenle Çin’in İran ile ilgili tasarrufları diplomatik bir mayın tarlasında atılan adımlara benziyor.


Öte yandan Kasım ayında yaptırımların uygulamaya konmasıyla "feragat" konusu ciddi biçimde tartışılacak gibi görünüyor. Özellikle Hindistan bunu talep edecek ülkelerin başında geliyor. Çin ise şu anlık beklemede görünüyor. Ancak petrol talebi azalma eğilimi gösteriyor. Gidişat İran probleminin ABD-Çin ilişkileri bağlamında en kırılgan alanlardan biri olacağını gösteriyor. Çin ve İran alternatif bir yöntem bulamadıkları takdirde konunun bölgesel ve küresel ciddi etkileri olacak. Aslında Çin; İran'la ticari ilişkilerine devam ederek bunu ABD ile süregelen ticaret savaşlarında bir koz olarak da kullanabilir. Farklı bir açıdan ticaret savaşlarının ilk cephesinin İran'da açıldığını söylemek mümkün fakat Çin ABD'ye ne derecede meydan okur ya da okuyabilir bunu bilmek güç.

Sonuç olarak açık olan şu ki Çin petrol istiyor ve İran da satmak istiyor.

Çin Güneybatı Üniversitesi'nin İran Çalışmaları Merkezi yöneticisi Ji Kaiyun’un yaptığı şu hatırlatma ile yazıya son verelim. Kaiyun; Sputnik'e yaptığı açıklamada, Pekin'in her zaman Amerikan yaptırımlarını atlatmanın yollarını bulduğunu belirtiyor.


İran ile Çin arasındaki ilişki kopmazsa, ABD'nin Tahran'a uyguladığı yaptırımlar hiçbir zaman tam olarak etkili olmayacaktır. Bu nedenle Kasım ayındaki Çin-İran ilişkisi hem ABD hem de Çin yönetimi için önemli bir test alanı olacaktır.