Rusya ve Gürcistan arasında patlak veren savaş dünyada bir dönem süren soğuk savaş yıllarını yeniden hatırlattı. Bir dönem devam eden bu dehşet dengesi dünyayı yok edecek düzeylere varmasına rağmen çatışmasız geçmesi ile denge siyasetinin ne kadar önemli olduğunu göstermişti dünyaya...


Ancak 90'lı yıllar ve SSCB'nin parçalanması tek kutuplu ve Amerika'nın hegemonyasında olan bir dünya yarattı. Amerika dünya üzerinde kafasına göre at oynatırken, Rusya ekonomik krizler ve rejim değişikliğinin getirdiği sorunlar ile uğraşıyordu. Ta ki Putin ve yeni Rusya'nın tekrar ortaya çıkmasına kadar sürdü bu süreç...
Yeni Rusya, siyaset dünyasında uzun zamandır kendisini göstermeye çalışıyordu. İran ve Çin ile olan enerji-askeri işbirliği ve Hazar bölgesindeki hırslı tutumu ABD'yi uzun süredir endişelendiriyordu. Bu endişe ABD'nin bölgedeki kadife ve turuncu devrimlerini hızlandırmış özellikle Ukrayna ve Gürcistan'ın diplomatik hareketleri Rusya'yı çileden çıkartmaya yetmişti.
Gürcistan'ın Nato üyeliği ve BTC (Bakü-Tiflis-Ceyhan) hattında oynadığı rol, bunun dışında Güney Osetya üzerindeki tasarrufları bardağı taşıran son damlalar oldu.
Rusya zaten uzun zamandır Gürcistan'a karşı Abhazya ve Osetya bölgesindeki direnci sağlam ve diri tutmaya çalışıyordu. Bu direnci kırmak isteyen ve arkasında Avrupa ve ABD olduğunu sanan Gürcistan- Saakaşvili büyük bir kumar oynayarak Güney Osetya'ya saldırınca ipler koptu...
Henry Kissinger'in "Büyük devletler asla sonsuza kadar geri çekilmezler" ve "Hiçbir büyük güç müttefikleri için intihar etmez." sözlerini bir kez daha hatırlatalım...
Son tahlilde Gürcistan büyük bir stratejik hata yapmıştır.Bu hata Rusya'ya önemli bir imkan vermiş ve sembolik olarak dünyaya "ben de varım" mesajı vermek isteyen Putin'in eli son derece güçlenmiştir. Savaşın bu kadar uzun sürmesi ve Rusya'nın ateşkes çağrılarına cevap vermemesinin altında yatan asıl neden tüm kafkasya ve dünyaya verilmek istenen gözdağıdır. Kısacası Rusya dünya siyaset sahnesine bütün gücüyle dönmeye son derece kararlı gözükmektedir...