erdogandavos



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı havaalanında karşılayan kalabalık başlıktaki gibi bağırıyordu. Davos görüşmeleri sırasında Başbakanımızın yaptığı tarihi çıkış bütün dünyanın gündemine flaş haberler eşliğinde girdi. Bu çıkış Gazze'de çoluk çocuk ayırt etmeden bir işgal hareketi sürdüren İsrail'e uluslararası platformlarda verilen en cesur ve onurlu çıkıştır.


Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Türk halkı olarak hepimiz Gazze'de yaşanan acıyı derinden hissediyoruz. Bu öyle bir acı ki dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın insanı derinden yaralayabilecek insanlık suçlarını da içinde barındırmaktadır. Arap dünyasının geneli bile bu insanlık dramı karşısında sessiz kalırken , Başbakanımız Türk halkının duygularına tercüman olmuş ve artık resmi platformlarda bile söylenmesi gereken bir takım gerçekleri söylemiştir.


İsrail başına buyruk işgal hareketlerine bu şekilde devam etmemesi için birileri tarafından eleştirilmek zorundaydı. Dünyanın diğer önemli devletleri ve sözde demokrasi ve hukuk denince akla gelen Avrupa devletleri bu dram karşısında sessiz kalırken Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı bu drama sessiz kalmamış ve Simon Peres'e gerekli cevabı vermiştir. Yukarda da dediğim gibi Türk halkının hislerine tercüman olmuş ve Gazze'de yaşayan insanların yalnız olmadığını göstermiştir.


Bakın bazı olaylar ideoloji ve parti programlarının üzerindedir. Her şeye ideolojik gözlüklerden bakarsanız yanlış analizler yapmaya başlarsınız. Ortada yaşanan bir insanlık dramı olduğunu hepimiz biliyoruz. Oysa bu forumda İsrail alkışlanıyor ve bütün medya gücünü ve parayı elinde tutan bir sistem kendisini meşru yollardan yeniden üretiyor. Yani "ben suçsuzum asıl suçlu Gazze'dedir." diyor ve işin diğer kısmını görmezden geliyor. Gazze'de yaşanan olaylarda Hamas ve İsrail arasında yaşanan gerilim sözkonusu. Ancak bu gerilim bahane edilerek 1000'i aşkın kadın, çoluk çocuk demeden öldürülürse ve kimilerinin deyimi ile orada yasal olmayan silahlar kullanılırsa o zaman iş değişir. İşte o zaman diğer devletler de sana "ne yapıyorsun buna hakkın yok" diyebilir.


Aynı durumu Türkiye için düşünelim. Türkiye Kuzey Irak'ın tamamına operasyon yapsaydı ve Erbil, Süleymaniye gibi şehirlerdeki bütün sivilleri öldürseydi, bombalasaydı. Sizce buna dünyanın cevabı ne olurdu? Neler yaşanırdı? Devletimiz yerleşim bölgesi olmayan yerlere teröristler için yaptığı operasyonlarda bile kıyasıya eleştirildi. Ancak İsrail dünyanın gözü önünde insanlar ölürken ve bunları bizler canlı canlı izlerken, forumlara ve seminerlere katılıp "ben  haklıyım" demeye devam ediyorsa o zaman burada ciddi bir sorun var demektir.


Şimdi medyada bir çok kişi Başbakan'ın bu çıkışını yanlış bulduğunu anlatan yazılar yazacak. Hatta birçoğu yazıldı bile. Tamam diplomaside bu tarz duygusal çıkışlar yarardan çok zarar getirir. İkili ülke ilişkileri ve özellikle ABD ile ilişkilerde kısmi aksamalar ve deformasyonlar yaşanabilir. Ancak o diplomasi denen kavram ya da fonksiyon savaşlar için de geçerlidir. Bazı şeyleri birbirine karıştırıyoruz. İsrail de o zaman tanklarla Filistin'e girmeden önce diplomasiyi sonuna dek kullanmalı.


Oraya tanklarla ve bombalarla girerken diplomasi yok, Ancak bir ülkenin Başbakanı gerçekleri söylediği zaman diplomasi var. Yapmayın beyler, yapmayın ağalar bu işler o kadar kolay mı?


Kendisine moderatör denilen kişi İsrail Cumhurbaşkanına dakikalarca süre verecek ancak söz sırası bize gelince kafasına estiği gibi konuşmayı bitirmeye kalkacak. Bu nasıl bir oturum yönetmedir? Oturuma çağırdığınız insanlar devletleri temsil ediyor. Siz de ona göre hareket etmek zorundasınız.


Peres konuşmasının bir yerinde "İstanbul'a her gece roketler yağsaydı siz ne yapardınız?" gibisinden bir soru sordu. Birincisi İsrail'den yayın yapan blog ve gazete haberlerine göre İsrail'e her gece roketler yağmıyor. Sınır şehirlerine belirli zamanlarda yapılan saldırılar var ve bu saldırılarda ölenlerin sayısı ile Gazze'de harekat başladığından beri ölen insanların sayısı mukayese edilemeyecek durumda. Hem zaten bunun mukayesesi yapılır mı? Benden 10 gitti senden 1000 gidecek mantığı hangi aklın ürünü olabilir? O zaman bu savaşın sonu gelir mi? İsrail gibi her alanda kendini geliştirmiş bir ülke terörle böyle mi mücadele ediyor? Bir de böyle bir oturumda bir Cumhurbaşkanının bu tarz bir soru ile bir başka ülkenin Başbakanına yüksek sesle seslenmesi sizce doğru mu? Peres'in yaptığı da duygusal bir çıkış değil mi?


Sonuç itibariyle diplomatik açıdan duygusal karşılansa da tarihi bir çıkış sözkonusu. Orada yalnız kalmış bir halk var. Kaderlerine terk edilmiş insanlar var. Türkiye bu drama en tepeden tarihi bir yanıt vermiştir. Siyaset her zaman doğruların söylenmeyeceği bir uğraş olarak tanımlanır...


Ancak bazan yeri geldiği zaman doğrular cesurca söylenebilmelidir de!