Devlet; ekonomik, siyasal, hukuki, coğrafi bir yapılanmadır. Modern Devlet; belirli bir coğrafyada idari, güvenlik, düzenleyici (ekonomik,siyasal,toplumsal anlamda) bir dizi kurumları da içerir.



Devlet'in ortaya çıkması için insan unsuru, egemenlik unsuru ve ülke unsuru olmalıdır. Devlet Şekilleri: Üniter, Konfederasyon ve Federasyon olarak tanımlanabilir.


Egemenlik kaynağına göre; Monarşik, oligarşik, teokratik ve demokratik devlet ayrımı yapılabilir. Bugün anladığımız anlamda devlet 16.yüzyılda ortaya çıkmıştır.


Ashley'in ifadesiyle devletlerin olmadığı, devletlerden önce veya devletlerden bağımsız bir siyasal hayat düşünülemez.


Aslında temel devlet düşüncesi, insanların bencil ve akıl dışı olduğunu ve kendilerinin dışında/üstünde bir kurumun yani devletin var olması gerektiği üzerinedir.


Bir başka tanıma göre, devlet belirli bir toprak parçası üzerinde siyasal egemenlik iddiası olan ve egemenliğini bu toprak parçası içinde yaşayan halk ya da ulusa dayandıran bir kurumdur. Ortaçağın hiyerarşik hakimiyet sistemi yerini ulusal toprağa dayalı devlet sistemine bırakmıştır.


Keohane?e göre  devletler kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışan ?rasyonel birer egoisttir?ler. Bunun yanında Ortodoks uluslararası ilişkiler kuramları ve neoliberalizm, devleti şeyleştirmiş ve tarihsizleştirmiştir. Devletin şeyleşmesi insanların kendi amaçları için kurdukları bir kurumu kendilerinin dışında ve üstünde bir varlık olarak algılaması anlamına gelir.


Max Weber?e göre devlet, belli bir topraksal alanda fiziksel gücün meşru kullanımını tekelinde bulunduran bir insan topluluğudur. Weber?in kurumsal bir devlet anlayışı olduğu söylenebilir.


Skocpol?a göre devletin iki işlevi vardır: ?İçte düzeni sağlamak, dışarda da diğer devletlerle rekabet etmek?? Tilly?e göre ise ?savaş devleti, devlet savaşı yaratmıştır.?


Devleti stratejik bir nesne olarak değil sosyo-ekonomik bir kurum olarak değerlendirmeliyiz. Modern Devlet?in ortaya çıkışını 16. Yüzyıla yani Westefalya sistemine kadar götürebilmek mümkün. Feodalitenin parçalanması ve feodal beylerin arasındaki yetki mücadelesi, kilisenin baskıcı tutumu, savaşan ülkelerin vergileri daha düzenli toplamak için merkeziyetçi politikalara yönelmesi ?devlet? kavramının daha net bir şekilde ortaya çıkmasına neden oldu.


Modern Devlet, yukarda bahsedilen çok merkezli ve çoğulcu iktidar yapısından bölünmemiş tek (mutlakçı) bir iktidar merkezine kaymayı ifade etmektedir.


Hobbes, Leviathan?da mutlak iktidarla donatılmış bir devleti savunuyordu. Anayasacılık, devletin iktidarını sınırlayan kurallar manzumesi olarak önemlidir. Hobbes?a göre insanlar güvenlik ihtiyacıyla bir canavar (leviathan) oluşturup haklarını ona devretmişlerdir.


Franz Oppenheimer ise devletin, savaşçı bir topluluğun bir diğer topluluğu yenerek onlar üzerine tahakküm kurmasıyla başladığını savunur. Ona göre devlet, yenenlerin yenilenler üzerindeki ekonomik sömürü amaçlı tahakkümüdür.


Bazen koyunlar, sürüye saldırıp hepsini parçalayacak kurdun egemenliği yerine, ancak acıkınca birini yiyen ayının kral olmasına razı olabilirler. Bu da devletin ortaya çıkışında temel rol oynayan ?zor? ve ?rıza? kavramlarına zihin açıcı bir açıklama getirmektedir.


Komünist Manifesto?ya göre modern devlet, bütün bir burjuvazinin ortak işlerinin yürütücüsüdür.


Lenin, ?kapitalist toplumdan komünist topluma geçiş ?siyasi geçiş devresi- olmaksızın imkansızdır ve bu devrede Devlet, sadece proleteryanın devrimci diktatörlüğü şeklinde olabilir.


Sonuç olarak Modern Devlet, vatandaşlar üzerinde, tarihte en mutlak monarşinin en otoriter liderin hayal bile edemeyeceği bir denetim imkanı sunmaktadır. Şunu da unutmamak gerekir ki her kavram ortaya çıktığı koşulların ürünüdür. Koşulların değişmesi kavramın da modifiye olması ve değişmesi anlamına gelecektir. Tarihsel diyalektik içinde bu bir zorunluluktur.