Kitaplarında genellikle toplum dışı insanları konu alan ve alkolizme yakın bir hayat tarzını eserlerine yediren Bukowski, bu şekilde bir yaşam tarzı da sürerek kendisini izleyenleri ikna etmiş gibi gözükmektedir. Factotum da yine bu şekilde alkolizme yakın bir hayat süren Henry Chinaski'nin sürekli iş değiştiren ve alkol+pislik dolu yaşantısını serer önümüze...


Hayranları her ne kadar Bukowski'nin yazdıklarının kurgu mu yoksa gerçek mi olduklarını tartışsalar da ben bunları yaşayamayan birinin satırlara dökmesinin zor olduğunu düşünüyorum.


Factotum adlı eser Bukowski'nin yazmayı bıraktığı on yıl içerisinde açlıkla ve kadınlarla nasıl bir mücadele içine girdiğini resmeder. Amerika'nın bütün şehirlerini gezen ve ucuz pansiyonlarda bulabildiği tüm içkileri içen bunun yanında da durmadan iş değiştiren bir karakter, Chinaski vardır karşımızda...


Aslında Bukowski bu eseri ile 1940'lı yılların Amerika'sını ve kapitalist yaşam tarzını küfrederek çözümlemiş ve üstüne de bol bol şarap içmiştir. Amerikan edebiyatına sert ve derin bir giriş yapmak istiyorsanız Bukowski'yi mutlaka okumalısınız. Son söz olarak üstadın bir cümlesi ile bitirelim:


"İki seçenekten birini seçmek zorundaydım: Posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. Ben aç kalmayı seçtim."