ABD Başkanı Barack Obama; Japonya, Güney Kore, Malezya ve Filipinlerden oluşan Asya turunu tamamladı. 2014 ile beraber ilgisini Ortadoğu üzerinden Pasifik bölgesine kaydırmaya başlayan ABD için en hassas konu yükselen Çin'in bölgede nasıl baskı altına alınacağıdır. En azından yaşanan gelişmeler bunu doğrulamaktadır.


ABD'nin asıl amacı Güney Asya'da etkili olamayan bir Çin'dir. Son dönemde ekonomik açıdan dev sıçramalar yapan ve özellikle donanmasını geliştirme konusunda çok ciddi çalışmalar içerisinde bulunan Çin, bölgesel oyunculuktan global oyunculuğa çıkmak için bir deniz hakimiyeti stratejisi geliştirmeye çabalamaktadır. Bunun içi Güney Çin Denizinde yaşanan gelişmeler, Tayvan ile süre gelen problemler ve Japonya ile gerilen ilişkiler örnek verilebilir...


Bilindiği gibi gerek İngiltere ve gerek ABD dünya hegemonyasını müthiş deniz gücü ile elde etmişlerdir. Bu konuda Alfred Thayer Mahan'ın görüşlerine bakılabilir. Mahan'ın  “The Influence of Sea Power upon History, 1660-1783” isimli kitabı bu yıl Türkçe'ye çevrildi.


Robert Gates'in belirttiği gibi "Asya'ya yapılan bir yolculuğun programında Çin olmasa bile gündeminde mutlaka vardır". Bu nedenle ABD Başkanının Asya kıtasına yaptığı bir yolculuk aynı zamanda Çin'le ilgilidir. Bu arada Beijing'in de Obama'nın bu ziyaretlerini çok dikkatli bir biçimde izlediğini belirtelim.


ABD'nin son dönemde özellikle Japonya ile askeri anlamdaki yakınlaşması gözlerden kaçmamaktadır. Japonya'nın son zamanlarda askeri açıdan bir sıçrama içine girdiği de dikkatleri üzerine toplamaktadır. Güney Kore'de, Kuzey Kore'nin nükleer silahları ile ilgili açıklamalarda bulunan Obama, Filipinler'de ise askeri üsleri ortak kullanmaktan bahsetmektedir ki bu durum ABD'nin Çin'i çevreleme politikası güttüğünü göstermektedir.


ABD'nin bu hamlesi açık olarak görülmektedir ki ABD bir taraftan Ukrayna krizi ile Rusya'yı bu asya gezisi ile de Çin'i karşısına almaktadır. Bu hamleler bu durumun kristalize olduğunu göstermektedir. Bu tarihten itibaren Güney Çin Denizinin yavaş yavaş ısınacağı ve bölgesel çatışma risklerinin arttığı söylenebilir.