Kısa sürede Irak ve Suriye’nin ortasında büyük bir askeri hezeyan yaratan İslam Devleti (Işid), Ebubekir El Bağdadi’nin halifeliğini ilan etmesinin ardından gözünü Güney Asya’ya çevirdi. Şu anda ciddi bir hareketlenme olmasa da özellikle Afganistan, Endonezya ve Pakistan’da bir örgütlenme çabası içerisinde.
Öncelikle İslam Devletini, El-Kaide gibi network (ağ) yapılanmalarından ayırmak gerekiyor. Çünkü İslam Devletinin bir hakimiyet alanı var. Irak ve Suriye’den parçalar koparmış ve burada hibrid bir örgütsel yapı kurmuş durumda. Yani yarı örgüt yarı devlet yapılanması diyebileceğimiz bir hibrid yapı söz konusu. Bir hakimiyet alanı, ordusu, mahkemeleri ve eğitim kurumları mevcut. Gerçi son dönemlerde yapılan hava saldırıları sonucu İslam Devleti, Baiji (Beyci) rafinerisini kaybetti (ki çok önemli bir gelir kapısıydı) ve Kobani’ye hakim olamayarak askeri anlamda ciddi kayıplar verdi.
El-Kaide, alan hakimiyeti olmaksızın hücrelere ayrılmış bir örgütsel yapı ile hareket ederek, yerel gruplar arasında etkinlik arttırarak daha farklı bir cihad stratejisi üzerinden giderken buna karşılık İslam Devleti tam anlamıyla olmasa da konvansiyonel bir savaş veriyor. Rakipleri ile cephede karşılaşmaktan ve savaşmaktan çekinmiyor. Tankları, zırhlı taşıyıcıları ve hatta bazı iddialara göre uçakları bile var. Sözün özü bir devlet gibi hareket ediyor ancak İslam Devletinin küresel cihad amacında olan gruplar arasında bir klikleşme yarattığı muhakkak. El Kaide gibi bir yapının içinden çıkmış olmasına rağmen İslam Devleti, Irak ve Suriye gibi öfkeli Sünni grupların motivasyonel yapısından etkilenerek daha farklı bir cihad stratejisi içerisine girmiş durumda.
Bir diğer nokta da El-Kaide ile İslam Devleti arasındaki sosyal medyayı kullanış biçimleri. El-Kaide görünür olmayı pek sevmezken, İslam Devleti ise sosyal medyayı çok profesyonelce kullanıyor ve özellikle şiddet içeren görüntüleri paylaşmaktan kaçınmıyor. Bu da yürütülen savaşın bir parçası olarak dikkat çekiyor. Sosyal medyada İslam Devletinin bu kadar etkin olması El-Kaide’nin dikkatini çekmiş olsa gerek ki son zamanlarda propaganda konusunda atılımlar yapan Kaide, yeniden süreli yayınlar çıkarmaya (örnek Resurgence dergisi) başladı.
Geçen günlerde İslam Devletinin yayınladığı yeni haritada Orta Asya ve Güney Asya’nın büyük bir kısmı halifelik toprakları olarak gösterildi. Bu da İslam Devletinin yakın zamanda özellikle Güney Asya’da bir faaliyet göstermesi olasılığını ortaya çıkarmış durumda. El-Kaide ve Hakkani gibi yine İslami yapılanmaların yoğun olduğu bölgede İslam Devletinin de faaliyet göstermesi olasılığı bölgede ciddi bir çatışmaya neden olabilir.
Tabi burada bazı önemli ayrıntıları belirtmekte de yarar var. İslam Devletinin muhtemel Güney Asya stratejisindeki en önemli ayaklardan birisi Pakistan olacak gibi görünüyor. Burada Tehrik-i Taleban gibi İslam Devletine olan bağlılığını açıklamış gruplar da mevcut. Taliban içinden kimi grupların bu davranışı aynı zamanda El-Kaide’nin burada zemin kaybettiğinin bir göstergesi olarak da okunabilir. Aslında dikkatli bakıldığında Talibanın da bölgede İslam Devletinin stratejisine benzer bir şekilde alan hakimiyeti sağlamaya çalıştığı görülebilir ancak eylem stratejileri ve parasal kaynakların boyutları konusunda bazı farklılıkların olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Taliban ve El-Kaide’nin ideolojik işbirliğini de unutmamak gerekiyor.
Ama İslam Devletinin Güney Asya’da özellikle Afganistan’da da etkinlik sağlamak isteyeceği fakat İran faktörünün de burada önemli olduğunu belirtmekte yarar var. Myanmar, Bangladeş gibi ülkelerde propaganda önceliğini bulabilmesi zor fakat Endonezya ve özellikle Malezya’da önemli bir zemin bulması ihtimaller arasında. Geçen Ağustos ayında Malezya polisi yapılan bir baskında kendilerini İslam Devletine bağlı olarak gösteren 19 kişiyi yakaladı. Özellikle Endonezya’nın doğusunda yaşayan Müslüman nüfus arasında da İslam Devletinin giderek yayıldığı ve alan kazandığı gelen duyumlar arasında. Hatta John Kerry’nin geçen ay Endonezya’ya yaptığı ziyarette bu durumun konuşulduğu ve özellikle İslam Devletine parasal ve insani kaynak sağlayacak ortamın engellenmesi için gerekli adımların atılması konusu tavsiye edilmiş.
Gelelim bir başka önemli ülke olan Hindistan’a. Hindistan önemli çünkü büyük bir Müslüman nüfusa ev sahipliği yapıyor. Hindistan’ın Keşmir gibi çok hassas sorunları var ve özellikle Keşmir’de etkin olan Lashkar-i Taiba ile yine Hindistan’da etkin olan Hindistan Müslüman Gençlik Hareketi gibi yapılanmalar İslam Devletine bölgede ciddi bir ideolojik ve operasyonel destek sağlayabilirler. Hindistan’da El-Kaide ile İslam Cephesinin hakimiyet mücadelesi yaşanacak gibi görünüyor ve bu Hindistan için de önemli bir güvenlik sorunu olarak ortada duruyor.
Güney Asya’nın önemli bir kısmında öfkeli Müslümanlar bulunuyor. Bu durum Irak ve Suriye’de olduğu gibi Güney Asya ülkelerinde de İslam Devletine bir avantaj sağlayabilir. En azından İslam Devletinin propagandasını bu yönde yapacağı görünüyor. Buna karşılık bölgedeki ülkeler ulusal güvenlikleri için radikalizmi önleme amaçlı yeni projeler ortaya koymalı ve faaliyette bulunan örgütlerin parasal kaynaklarını engelleme konusunda istihbari çalışmaları arttırmalıdır. Bu yapılmazsa yakın zamanda dünyanın ekseninin Güney Asya’ya kaydığı gibi radikal hareketlerin de bölgeye yerleşme olasılıkları giderek artıyor.
0 Comments