El-Kaide’nin kökenlerini S.S.C.B’nin Afganistan işgaline kadar götürebiliriz. ABD Başkanı Carter’ın Afganistan’da gizli operasyonlara izin veren ilk istihbarat kararını[1] aldığı gün belki de El-Kaide’nin doğuşu başlamıştı. ABD böyle bir karara imza atarken aslında bölgede S.S.C.B’ye karşı nasıl bir gerilla hareketi geliştirebileceği üzerinde çalışıyordu. CIA Başkanı Casey gibi isimler özellikle dini çerçeveli yapıların Sovyetlere karşı ortaya konulacak bir takım operasyonlarda işe yarayabileceğini görmüştü. Bunun üzerinden teşkilatlanan ve Suudilerden ciddi bir parasal destek ve Pakistan’dan istihbarat desteği alan yapı, Sovyetlere karşı on yıla yakın bir süre savaştı ve savaşın sonunda Baba Bush’un bütün Afganistan operasyonlarını iptal etmesi ile birlikte ortada kaldı.
ABD nasıl bir yapıya zemin hazırladığının farkında değildi ve Soğuk Savaşın hararetli günlerinde bunun ileride nasıl bir soruna yol açacağı konusunu göremedi veya analiz edemedi. Etmesi de pek mümkün görünmüyordu. Başıboş kalan bu yapı, 1991 yılında Çöl Fırtınası operasyonu için Suudi Arabistan’a yerleşen ABD askerlerinin mevcudiyeti sonrası (Riyad’ın güneyindeki Al-Harj üssü)[2] büyük bir öfkeye kapıldı. Çünkü Suudi toprakları kutsaldı ve buraya Hristiyan askerlerinin ayak basması ciddi bir sorundu. “Global cihad” fikrinin mimarı Filistinli ilahiyatçı Dr. Abdullah Azzam’ın öldürülmesinin ardından yerine geçen Usame bin Ladin, bu gönüllülerin bazılarıyla ayrı bir örgütlenmeye gitti.[3] Bu şartlar altında gelişen ve güçlenen yapı 11 Eylül’e kadar çeşitli saldırılarla ABD’yi tanımaya çalıştı ve temel stratejisini ABD’nin zayıflığı üzerine kurdu. 11 Eylülde yapılan saldırıyla beraber adını duyuran El-Kaide esnek bir örgütlenme modeli üzerinden hayalet bir teşkilatlanma yapısıyla yıllardır ABD tarafından izlendi ancak Usame Bin Ladin’in yakalanması dışında örgütün gövdesine dokunulamadı.
El-Kaide’nin ideolojik bakış açısı da örgütün şemasını belirlemede önemli bir yer tutmaktadır. “Cihadi selefilik” denen bir ideolojik çerçevesi bulunan El-Kaide, propagandasını bu bağlamda yapmaktadır. Selef, kelime anlamı olarak “Bir görevde, bir makamda kendinden önce bulunmuş olan kimse, öncel” anlamına gelmektedir.[4] Bilinenin aksine birçok mücahit kendisini Vahhabi olarak değil selefi olarak tanıtmaktadır. Bu nedenle vahhabiler de selefi olmalarına rağmen, El-Kaide mensupları kötü çağrışım nedeniyle bu ismi kullanmamaktadır.[5] Selefilik denilince akla Teymiyye, Ahmed B. Hanbel gibi isimler gelse de bugünkü selefiliğin geldiği nokta bundan farklıdır.[6] El Kaide, selefiliği zemininden alarak devrimci ve reaksiyoner bir zemine kaydırmış, network ağ yapısı ile beraber bir çekim merkezi haline getirmiştir.
ABD’nin uzun süredir mücadele ettiği El-Kaide’nin başına Ladin’in ölümünden sonra Zevahiri geçti ve Ebubekir El Bağdadi tarafından İslam Devletinin kurulmasından beri iki yapı arasında son dönemler su yüzüne çıkan bir iktidar mücadelesi başladı. Gerçi Suriye’deki Al-Nusra Cephesi ve Işid çatışmasından beri bu biliniyordu ancak Zevahiri’nin son dönemlerde cihadı Asya’nın tamamına yayma çabası bu rekabetin şiddetlendiğini göstermektedir. Asya’da özellikle Çin’in otonom Sincan bölgesine yönelik yayınlar ise dikkat çekmektedir.
El-Kaide’nin 2014 yılında çıkardığı Resurgence (Diriliş)[7] isimli İngilizce dergi, özellikle Asya’daki cihad konusuna odaklanıyor. Derginin ilk sayısında yayınlanan “Doğu Türkistan Hakkındaki 10 Gerçek” isimli makalede Çin’in uzun yıllar boyunca özgür Müslümanlar olarak yaşayan Doğu Türkistanlılara eziyet ettiği ve İslamı yaşamalarını engellediklerini belirtmektedir. Al-Sahab adlı medya organizasyonu tarafından çıkarılan dergi özellikle Asya’da Müslümanları cihada özendirmeyi kendine amaç edinmiş gibi gözüküyor. Uzun yıllardır sessiz kalan Al-Sahab’ın son dönemlerde yaşanan İslam Devleti ile olan çekişmeden dolayı aktif hale geldiği ve daha önceleri dünyada yayına sunduğu Inspire adlı derginin bir benzerini Asya’da çıkardığı görülmekte ve bunun Zevahiri’nin taktik bir hamlesi olduğu gözükmektedir.
Zevahiri’nin Hindistan için de talimat vermiş olması ve örgütün bütün enerjisini Asya’ya yöneltmiş olması ve bunun yanında Çin’in otonom bir bölgesi olan Sincan içinde de faaliyetlerini arttırmış olması dikkat çekmektedir. Kuming tren istasyonunda yapılan ve Çin’in 11 Eylülü olarak adlandırılan saldırıda 34 kişi ölmüş ve 130 kişi de yaralanmıştır.[8] Çin hükümeti bu saldırıdan ayrılıkçı Uygur hareketini sorumlu tutmuş ve gözler Türkistan İslam Partisine çevrilmiştir. Ancak saldırının hemen ardından Türkistan İslam Partisinin yayınladığı bir video saldırının arkasında daha büyük bir ağ yapısının olabileceği ihtimalini akla getirmiştir. Bu videoda Pakistan’ın Veziristan bölgesinde yaşayan El-Kaide’nin ruhani liderlerinden biri olduğu söylenen Abu Zar Azzam, Çin’i tehdit etmektedir.
Burada asıl görülmesi gereken El-Kaide’nin stratejisinin son derece küçük bir çekirdek kadro ve ağ yapısı ile çalıştığıdır. Bu derece esnek olan bir örgüt son derece görünmez bir formata girmekte ve Çin’den Nijerya’ya uzanan bir yay üzerinde yerel isimli birçok örgütle mevcudiyet kazanmaktadır. Taktiklerini bu stratejinin amacına uygun bir şekilde atan örgüt Ortadoğu’da yaşanan kaotik ortamda dünyanın geri kalan kısımlarında gücünü tahkim etmeye çabalamaktadır.
Küresel satranç tahtasındaki hamleleri anlayabilmek için sorunlara yakından değil uzaktan bakmak gerekmektedir. Bu nedenle El-Kaide’nin Asya’da özellikle Çin ve Hindistan’a karşı başlattığı cihadist hareket bu bağlamda değerlendirilmeli ve okunmalıdır. Bu bağlam ise sadece El-Kaide ve İslam Devletinin rekabet savaşı değil tam tersine küresel bir çatışmanın habercisi olabilecek yeni bir okuma alanına ihtiyaç duymaktadır. Cihad hareketinin küresel çapta Müslümanların yaşadıkları yerlerde pratiğe dökülmesi, fonksiyonel anlamda nasıl bir zemin yaratmaktadır sorusunun cevabı önem arz etmektedir.
[1] George Friedman, ABD’nin Gizli Savaşı, Pegasus Yayınları, 2014, s.25
[2] Eskan Village Air Base, http://militarybases.com/eskan-village-air-base-air-force-base-in-riyadh-saudi-arabia/
[3] Ruşen Çakır, El Kaide Hakkında Yanlış Bildiğimiz 10 Şey, http://rusencakir.com/El-Kaide-hakkinda-yanlis-bildigimiz-on-sey/66
[4] Büyük Türkçe Sözlük, www.tdk.org.tr, “selef” maddesi.
[5] Süleyman Erdem, El-Kaide’nin İdeolojisi: Cihadi Selefilik-1, http://sahipkiran.org/2014/02/07/el-kaidenin-ideolojisi/
[6] Hilmi Demir, Selefi Network ve El-Kaide, http://www.21yyte.org/tr/arastirma/orta-dogu-ve-afrika-arastirmalari-merkezi/2014/01/28/7400/selefi-network-ve-el-kaide
[7] Resurgence hakkında bilgi için bkz. http://www.longwarjournal.org/archives/2014/10/al_qaedas_resurgence.php
[8] Vocativ, Is China in Al Qaeda’s Crosshairs?, http://www.vocativ.com/world/china/china-al-qaedas-cross-hairs/
0 Comments