Hong Kong, suçluların iadesi anlaşması ile başlayan ve yaklaşık altı aydır devam eden protestolar sonrasında yoğun bir şiddet sarmalının içerisine girerken aynı zamanda kalıcı gibi görünen bir kaosa da gömülmüş durumda. Çin tarafında şehrin ABD ve İngiltere tarafından karıştırıldığına yönelik algı son derece güçlenmiş durumda. Hatta söz konusu karmaşayı ABD ve Çin arasında devam eden bir tür yeni soğuk savaşın cephelerinden birisi olarak tanımlayanlar da giderek artıyor.

Öncelikle ABD ve Çin arasında giderek gerilen ilişkilerin Hong Kong üzerinden kristalize olan ve genişlemeye başlayan bir modele doğru evrildiğinin altını çizmek gerekiyor. Bu kaotik genişlemeyi yeni dönemin karmaşık biçimli soğuk savaşı olarak tanımlamak mümkün. Finansal açıdan önemli bir cazibesi olan şehrin iki ülke arasında kalmış görüntüsü vermesi Çin açısından hem içeride hem de dışarıda önemli zorlukları beraberinde getiriyor.

Şehir ekonomik açıdan cazibesini giderek daha fazla kaybediyor. IMF, altı ay süren protestoların ardından ekonominin teknik durgunluk içinde olduğunu ve bu yıl % 1.2 oranında daralacağını belirtti.

Hong Kong açısından kilit bir sektör olan turizmde de durum iç açıcı değil. Geçen sene Ekim ayında gelen turist sayısına göre bu yıl aynı ayda yüzde 44’lük bir düşüş yaşandı.

Şehirde Haziran ayından bu yana yaklaşık altı aydır devam eden protestolarda toplamda dokuz yüz (900) gösteri ve miting düzenlenirken altı binden (6000) fazla protestocu tutuklandı.

Pekin’in amacı protestoları soğutmak

Yakın zamanda belediye meclisleri için düzenlenen seçimlerde protestocuların desteklediği siyasi kanadın temsilcileri daha fazla oy alırken Hong Kong yönetimi sorunu zamana yayarak soğutmanın en stratejik seçenek olduğunu düşünüyor.

Bununla beraber Pekin’in de benzer bir düşünceye sahip olduğunu söylemek mümkün.

Protestocular yerel seçimleri her ne kadar bir zafer alayına dönüştürse de aslında durum tam da göründüğü gibi değil. Çünkü 2016 yılında yapılan yasama meclisi (LegCo) seçimlerinde demokrasi yanlısı gruplar yüzde 55 civarında bir oy oranına ulaşırken yeni yapılan ve protestocular tarafından bir referandum olarak nitelenen bu seçimlerde söz konusu gruplar toplamda yüzde 57’lik bir orana ulaşabildiler.

Önemli bir oran ancak geçmiş dönemlere nazaran büyük bir fark görünmüyor.

Protestocuların hibrit taktikleri radikalleşiyor

Hong Kong hükümeti her ne kadar yaptığı açıklamalarla “Hükümet dersini aldı ve eleştirileri dinleyecek…” tarzında açıklamalar yapsa da protestocular daha geniş bir talep listesi ile sokakları doldurmaya devam ediyor.

Bu talepler arasında özellikle genel oy hakkı talebi ve polislerin sorumluluğu ile ilgili yapılması istenen bağımsız soruşturma dikkat çekiyor.

Protestocular olayların başından beri stratejik ve taktiksel değişimler gösteriyor. Olayların başında kitlesel mitingler düzenleyen kalabalıklar bir süre sonra “be water” (su gibi ol) sloganı ile sokak aralarında oluşturulan küçük gruplar şeklinde polis ile çatışmayı da göze alan radikal bir dönüşüm yaşamıştı.

Daha sonra ara ara kitlesel mitinglere geri dönen Hong Kong’lu protestocuların havaalanı ve Politeknik Üniversitesi gibi kamuya açık kurumları işgal ederek alan tutmaya yönelik stratejik bir değişikliğe gittikleri görüldü.

Öyle ki Politeknik üniversitesindeki eylemler sırasında bir polis memurunun “ok” ile vurulması gibi gerçeküstü olayların yaşanması protestocuların giderek daha fazla radikalize olduklarını ve sürekli farklı yöntemler denediklerini gösteriyor.

“Uzlaşma yok”

Bu olaylar olurken özellikle Çin devlet medyasının “uzlaşma yok” şeklindeki çıkışları da devam ediyor. Çin’in geri adım attığı takdirde stratejik açıdan kaybedeceği özellikle Çin cenahında kesin bir algıya dönüşmüş durumda.

Hong Kong polisinin müdahalesi ile Politeknik Üniversitesi gibi alanlar boşaltılırken protestocuların yeniden kitlesel mitinglere yöneldikleri görülüyor.

Haziran ayında iki milyon insanın katıldığı mitingin ardından bu hafta sekiz yüz bin kişinin katıldığı büyük bir miting düzenlendi. Bu rakamlar genelde göstericilerin verdiği rakamlar, Hong Kong polisinin verdiği rakamlar daha düşük.

Örneğin son gösteri için Hong Kong polisi yüz seksen üç bin (183.000) rakamını açıkladı.

Bu arada ABD Başkanı Trump’un onayladığı Hong Kong İnsan Hakları ve Demokrasi Yasası da ABD ve Çin arasında ciddi problemlere neden olmuş durumda.

Söz konusu yasanın onaylanmasının ardından ABD’nin, Hong Kong ile ilgili yıllık değerlendirmeler yapabileceği gibi aynı zamanda yaptırım da uygulayabileceği belirtiliyor.

“Pekin artık bıktı”

Çin ise bu yasaya cevap vermekte gecikmedi ve ABD savaş gemilerinin Hong Kong’da bulunan limanlara erişimini yasakladı. Çin Dışişleri Bakanlığı ayrıca Amerikan sivil toplum kuruluşlarına da cezai yaptırımlarda bulunulacağını açıkladı. 

Bu noktada Çin tarafının yasayı onaylayan ABD Başkanı Trump ile ilgili öne çıkan eleştirilerde bulunmadığı görülüyor. Bunu da Çin’in sorunu daha esnek ve yönetilebilir bir diplomatik zeminde çözmeye çalıştığı şeklinde okumak mümkün.

Uzmanlara göre hafta içinde düzenlenen mitinge güçlü bir katılım olması Pekin’in protestolara karşı daha sert bir yol izlemesi gerektiği görüşünü pekiştirecek. Pekin’de bu şekilde düşünen kanat, Hong Kong’da okullarda “vatansever” bir eğitim verilmesini ve bölgeye anakaradan Çinlilerin göç etmesi gerektiğini savunuyor.

Hong Kong’un Çin’e devredilmesinden sonra geçen yirmi iki yıl Çin’in şehirde gönüllere ve zihinlere etkide bulunamadığını gösteriyor. Pekin’in resmi tutumunu yansıttığı düşünülen China Daily gazetesinin yakınlarda çıkan bir başyazısında “Hong Kong’da yaşayan pek çok kişi, şehri aylardır rahatsız eden şiddet ve huzursuzluktan bıktı” yorumu dikkat çekiyor.

Stratejik Sabır Zorlanıyor

Pekin de olayların gidişatından bıkmış durumda ancak stratejik bir kilitlenme söz konusu. Olaylar bir kısır döngü şeklinde devam ederken Pekin; Hong Kong hükümetinin ve polisinin olayları kontrol altına alabileceğine dair inancını korumaya devam ediyor.

Bu arada Hong Kong polis şefinin şiddet içeren olaylara karşı sert ancak barışçıl gösterilere karşı daha esnek davranacaklarını açıklamış olması olayların zamana yayılarak soğutulması stratejisinin bir parçası gibi görünüyor.

Sonuç olarak Pekin, Hong Kong olaylarına karşı stratejik sabrını sonuna kadar zorluyor. Yerel seçimler sonucunda özellikle Hong Kong yönetiminden kesintili bir şekilde gelen yumuşama mesajları büyük gürültünün içerisinde kaybolurken protestocular kararlı bir şekilde gösteriler yapmaya devam ediyor.

Pekin, protestocuların kararlılıklarının sona ermesini bekliyor olabilir.

Ancak bu bekleyiş protestocular üzerinde oluşacak öfkenin daha da birikmesine ve yeni bir şiddet dalgasının ortaya çıkmasına da neden olabilir. Sonucu iki tarafın stratejik sabrı belirleyecek.