ABD’nin Afganistan’dan hızlı bir şekilde çekilmesi bölgede etkileri henüz tam anlamı ile tespit edilemeyen jeopolitik bir kırılmaya neden olmuş durumda.

Bu kırılma bir yandan Çin ve Rusya gibi bölge ülkelerini keskin bir teyakkuz durumuna sokarken diğer yandan Spykman’ın teorize ettiği kenar kuşak (rimland) hattının istikrarsızlaşmasına katkıda bulunuyor.

ABD’li Nicholas J. Spykman (1893-1943) tarafından geliştirilen teoriye göre Dünya adasına hâkim olmak için, Kalpgah’ı çevreleyen alan kontrol altına alınmalı.

Spykman’ın teorisi Mackinder’in Kalpgah teorisini bir anlamda revize ederken aynı zamanda 2.Dünya Savaşı Sonrası SSCB’ye karşı bir çevreleme yaklaşımı uygulayan ABD’nin de temel yol haritası haline gelmişti.

Bu yazıda Spykman’ın “kenar kuşak teorisi” üzerinden Çin’in Afganistan politikasını ve dolayısı ile ABD’nin yeni çevreleme siyasetinin karmaşıklığına değinmeye çalışacağım.

Stratejik bir yaklaşım olarak istikrarsız ‘kenar kuşak’

Geçmişte SSCB’ye uygulanan çevreleme siyasetinde Kenar kuşak ülkelerinin istikrarsız hale getirilmesi aynı zamanda söz konusu gücün güneye çıkışını engellemişti.

Sovyetlerin Afganistan işgalinde de bu stratejinin izlerini görmek mümkün. SSCB, Afganistan savaşında yaşanan başarısızlık ve geri çekilme sonrasında tarihe gömüldü.

Bugün yine Afganistan bu tarihsel satranç tahtasının tam merkezinde duruyor. ABD’nin çekilmesi sonrasında bölgede başlaması olası bir kaos tüm bölgeye yayılarak Çin’in Kuşak ve Yol ya da benzeri inisiyatiflerini etkisizleştirerek su yollarına çıkışını bloke edebilir.

Bu tehlikeyi gören Çin ve Rusya, Taliban ile ilişkilerde itidalli bir yolu tercih ederken özellikle Çin’in bir an önce istikrarlı bir Afganistan kurulması yönünde iradesini ortaya koyduğu görülüyor.

Çin açısından Taliban’ın olduğu ya da olmadığı bir hükümet fark etmiyor. Önemli olan bölgesel istikrar ve güvenliğin sağlanması.

Peki bu mümkün mü?

Taliban’ın devlet inşasında Çin’in rolü

Taliban, Ağustos ayında Kabil’i tamamen ele geçirmesinden bu yana ciddi bir “idare” krizi yaşıyor. Kapsayıcı bir hükümet kurması yönündeki baskıları usta bir diplomasi ile savuşturmaya çalışan Taliban elindeki kozları stratejik bir sabır ile korumaya çalışıyor.

Uluslararası tanınma konusunda defaatle açıklamalarda bulunan Taliban’ın henüz istediği konuma geldiğini söylemek güç.

Ülke dışında bulunan (9) milyar dolar tutarındaki finansal varlık dondurulmuş durumda.

Öte yandan eğer insani yardım gelmezse ülkede büyük bir kriz yaşanacağı tahmin ediliyor. Taliban da bu tehlikeyi sezdiği için sürekli olarak Çin’e yönelik olumlayıcı açıklamalar geliyor.

Örneğin Taliban sözcüsünün Çin medyasına verdiği röportajda kullandığı “Çin dost bir ülke ve Afganistan'ı yeniden inşa etmek ve geliştirmek için onu memnuniyetle karşılıyoruz … [Çinlilerin] yatırımları varsa, elbette güvenliklerini sağlayacağız” şeklindeki açıklamasını bu bağlamda değerlendirmek mümkün.

Eğer Çin yardımı ya da daha doğru bir deyimle Çin’den akacak bir finans olmadığı müddetçe Afganistan’da sağlıklı bir idarenin kurulması zor görünüyor.

Çin’in endişesi ve jeopolitik kaos ihtimali

Pekin, ABD'nin Afganistan politikasını bir başarısızlık olarak görüyor ve yabancı askerler çekilirken kendi çıkarlarını korumaya hevesli.

Ancak Çin’in iki önemli endişesi var.

Birincisi bölgede bulunan radikal unsurların Wakhan koridoru üzerinden Sincan Özerk Bölgesine (Doğuu Türkistan) sızması. Diğer endişesi ise Kuşak ve Yol Girişimi’nin kesintiye uğraması.

Özellikle de Pakistan’da bulunan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru açısından bu endişe giderek belirginleşiyor.

Taliban her ne kadar "Afganistan'ın başka bir ülkeye karşı komplo kurmak için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerine dair güvence" vermiş olsa da söz konusu grubun radikal gruplar ile arasına nasıl bir mesafe koyacağı konusu belirsiz.

Çin’in Afganistan politikası üç temel ayak üzerinde yükseliyor. Birincisi Asya’da jeopolitik bir avantaj yakalamak. Burada da Spykman’dan yola çıkarsak Çin açısından bu kenar kuşağın istikrarsız olmaması gerekiyor.

İkinci önemli husus Sincan Bölgesinin (Doğu Türkistan) güvenliği. İstikrarlı ve Çin’e angaje olmuş bir ülke eğer söz konusu radikal unsurlarla mücadele ederse ya da bunları kontrol altında tutabilirse bu Çin açısından çok önemli bir kazanım anlamına gelecektir.

Üçüncü olarak Afganistan’ın zaman zaman (1) trilyon dolar değerinde olduğu iddia edilen yeraltı kaynaklarının kullanımı üzerinde Çin’in söz sahibi olması bir başka önemli husus olarak öne çıkmaktadır.

Afganistan’da önemli oranda “lityum” olduğunu not edelim.

Çin’in Pakistan ile ortaklaşa yürüttüğü Çin-Pakistan Ekonomik Koridoruna Afganistan’ı da dahil etmeyi planladığı biliniyor. Hatta bununla ilgili söylemler de dolaşmaya başlamış durumda.

Sonuç olarak ABD’nin aniden çekilerek bölgenin kaotik bir anafor içine çekilmesinde Çin’in çevrelenmesi açısından önemli bir jeopolitik hesaplama olduğu görülüyor.

En azından Spykman’ın teorisi içerisinde bu makul bir mantığa sahip.

Ancak Çin bu hamleyi gördüğü için Afganistan’ı hiçbir şekilde kaosa terk etmeyecektir.

Çin; SSCB’nin ve ABD’nin batağa saplandığı ve trilyonlarca dolar harcanan kaotik savaşlara ise kesinlikle girmeyecektir.

Çin’in burada en acil öncelikleri Afganistan'daki çatışmanın bir iç savaşa dönüşmesinden kaçınmak, Afganistan’da en kısa zamanda istikrarlı bir hükümetin kurulmasını - işlemesini sağlamak ve Afganistan'ın tekrar teröristler için bir barınma alanı haline gelmesini engellemek şeklinde özetlenebilir.