Hegemonyası aşınan küresel müesses nizamın anglo-sakson öncüleri sistemi dengelemenin çarelerini aramaya devam ediyor. NATO, G7 ve benzeri küresel zirvelerde vurgulanan aciliyet bir paniğe dönüşmüş durumda.

ABD Başkanı Biden’ın müttefiklere olan ihtiyacı yeterince tahkim edilmiş değil. Bu nedenle söz konusu ittifak modeli daha şahin bir ekip temelinde konsolide edilecek gibi görünüyor.

Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde ABD, Avustralya ve İngiltere’nin AUKUS (Australia, UK, United States) adında bir güvenlik ittifakını büyük bir müjde olarak sunmaları küresel siyasette bomba etkisi yarattı.

Söz konusu ittifakın temel özelliği Washington ve Londra'nın Avustralya’ya nükleer enerjili denizaltılar geliştirmesinde yardım edecek olması.

Çin ve Fransa anlaşmaya muazzam bir tepki gösterdi.

Fransa, Avustralya ile yaptığı (12) denizaltı yapımını içeren anlaşmanın (37 milyar Euro değerinde) ıskartaya çıkmasından dolayı şuurunu kaybederken, Çin ise Asya-Pasifik’in bekasını tehdit edebilecek bu değişimi Soğuk Savaş’a bir adım daha yaklaşmak olarak yorumluyor.

Fransa ABD'deki ve Avustralya'daki büyükelçilerini geri çağırmanın yanı sıra ABD ve İngiltere’ye haddini bildirmenin diplomatik yollarını aramak ile meşgul.


ABD, AUKUS anlaşması ile Çin'e karşı tahkim ettiği çevrelemeyi daha keskin bir bağlama yerleştiriyor.Washington’un Fransa gibi aktörleri Hint-Pasifik’ten dışlayarak kazanabileceği çok fazla bir şey yok ama bu durum karşısında Çin’in uzun vadede bölgede kazanabileceği çok şey var.

 

Biden’ın yeni stratejisi ve “müttefik” sorunsalı

ABD ve tayfası son bir çaba ile müesses nizamın devamı için Asya Pasifik'i garnizona çevirmeye kararlı. Görünen o ki bu çaba içerisinde Avrupa olmayacak. Bu noktada Avrupa bu duruma karşı nasıl bir strateji belirleyecek merak konusu.

Aslında ABD’nin Obama döneminden beri jeopolitik ve stratejik ağırlığını Ortadoğu’dan Asya’ya kaydırdığı biliniyor. Biden dönemi ile beraber bu durum hızlanmış durumda. Afganistan’dan büyük bir acele ile çıkan ABD’nin Asya’ya (Çin demek daha doğru) yönelik yeni stratejisinde maliyet ayarlamaları ile meşgul olduğu görülüyor.

Bu maliyet problemi aynı zamanda müttefikler ile çalışmanın gerekliliğini ve zorunluluğunu da ortaya koyuyor.

Bu nedenle NATO, G7, QUAD gibi zirvelerde yoğun mesai harcayan ABD söz konusu yapılardan aradığını bulamamış olacak ki AUKUS ismi ile daha dar ve proaktif bir ittifaka yönelmiş durumda.

Yine İngiltere’nin bu yıl içerisinde yayınladığı Hint-Pasifik stratejisi ile beraber daha “küresel bir Britanya” taahhüdü verdiğini hatırlatmak gerekiyor. Avustralya ise geçmişten günümüze bölgede büyük güç rekabetinden kaçınmaya (hedge) çalışan bir yaklaşımı takip etti.

Fakat Çin tarafından bölgenin güvenlik ortamının değiştiğine inanan Avustralya daha “güvenlikçi” bir tutuma yönelmiş görünüyor.

ABD, AUKUS anlaşması ile Çin'e karşı tahkim ettiği çevrelemeyi daha keskin bir bağlama yerleştiriyor.

Avustralya böylece ABD'nin Hint-Pasifik stratejisinin merkezi haline gelmiş olacak.

Hindistan'ın hem Rusya ile olan yakın teması hem de Çin'i karşısına alma konusundaki ikilemi ABD'yi daha şahin bir ekibe yönlendirmiş oldu.

Fakat yine de şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Önümüzdeki günlerde QUAD'ın da AUKUS ile entegre edilmesi gündeme gelebilir. Hindistan ve Japonya'nın AUKUS'a olumlu yaklaştığı belli oluyor. 24 Eylül'de Washington'da yapılacak zirve AUKUS ve QUAD arasındaki ilişkiyi belirleyecektir.

Fransa’nın öfkesi ve NATO’nun geleceği

Biden'ın Avustralya ile ilgili "nükleer" ısrarı ve Avrupa'yı kenara iten yaklaşımı Fransa'nın anlık şuurunu kaybetmesine yol açmış olsa da Avrupa'nın bu hamleye totalde nasıl bir tepki vereceği belirsiz.

Fakat yoğun bir rahatsızlığın biriktiği de aşikar. Fransa bu noktada “beyin ölümünün” gerçekleştiğini iddia ettiği NATO konusunda da bazı adımlar atabilir.

Sırtından bıçaklandığını düşünen Fransa’nın bu tarz adımlar atması şaşırtıcı olmayacaktır.

Söz konusu adımlar Fransız İsrail Büyükelçisi’nin dediği gibi dünya rekabetinin yeni gerçekliği ile yüzleşen Fransa’yı, daha Gaullist bir duruşa götürebilir.

ABD’nin Çin ile olan rekabetinde düşük yoğunluklu bir müttefik olmaktansa herkesin kendi işine baktığı çok kutuplu bir sistem Fransa için ehven-i şer bir amaç haline gelebilir.

Bu arada Fransa’nın gördüğü muamele AB içerisinde de rahatsızlığa neden olmuş durumda. AB ricali AB’nin daha iddialı bir dış politikaya olan ihtiyacını özellikle ön plana çıkarmanın derdine düştü. Buna muhtemelen NATO alternatifi özerk bir Avrupa Ordusu kurma hayali de dahil.

Çin'e karşı ABD, Avustralya ve Birleşik Krallık çerçevesinde tahkim edilen bu yeni ittifak Asya-Pasifik'te soğuk savaş benzeri bir “bloklar” mantığını devreye alıyor ve yüzyılın en kilit bölgesinde Avrupa ve Fransa'yı yabancılaştırıyor.  

Bu durum Avrupa’yı üçüncü bir yola sevk edebileceği gibi Çin ve Rusya gibi sistemik aktörlerin yanında saf tutmasına da sebebiyet verebilir.

Bu arada Fransa’nın geçmişten günümüze ortaya koyduğu dış politikasının Anglo-Sakson karşıtlığı üzerine temellendiğini de hatırlamak gerekiyor.

Çin’in öfkesi ve Asya’da değişen güvenlik ortamı

AUKUS anlaşmasına gösterilen en büyük tepkilerden birisi de Çin’den geldi. Sözcü Zhao Lijian yaptığı açıklamada, Çin'in anlaşmayı "son derece sorumsuz" bulduğunu ve bunun "sıfır toplamlı Soğuk Savaş zihniyetinden" kaynaklandığını ifade etti. Ayrıca dar görüşlü jepolitik konseptlerden vazgeçilmesi çağrısında bulundu.

Hemen ertesi gün Çin, Transpasifik Ticaret Anlaşması’na (TPP) katılma başvurusunda bulundu. Pekin, kararının AUKUS ile ilgili olmadığını açıklasa da Obama döneminde Çin’e karşı tasarlanmış olan böyle bir ekonomik yapıya katılımı karşı hamle olarak yorumlandı. Trump döneminde ABD’nin TPP’den çekildiğini de not olarak düşelim.

Diğer yandan Avustralya’nın Çin’e yönelik yaklaşımı günden güne sertleşiyor. Geçen senenin sonunda Koronavirüs pandemisinin kökenlerinin araştırılması hususunda Çin’i işaret eden Avustralya ve Çin’in arası bozulmuş ve ekonomik ilişkiler kötüleşmişti.

Şimdi de Avustralya’nın böyle bir güvenlik ittifakı içerisinde yer alması Pekin’in Avustralya endişesini arttıracağı aşikâr.

Çin’e göre ABD, Çin'i Asya-Pasifik bölgesinde çevrelemek için Soğuk Savaş'ta kullandığı yaklaşımın aynısını kullanıyor. Pekin; merkezinde AUKUS ve ABD'nin bulunduğu NATO benzeri bir ittifak kurulduğunu düşünüyor.

Çin, Asya-Pasifik'in bekasına yönelik bir tehdit olarak yorumladığı AUKUS'u NATO benzeri bir Soğuk Savaş pratiği olarak yorumluyor. Bu çerçevede Rusya ile yakınlaşabilir ve ŞİÖ'nün etkisini derinleştirmeyi deneyebilir.

Buna karşılık Çin; Rusya, İran ve Pakistan’dan oluşan esnek bir ittifaka yönelebilir mi?

Çin’in 1980’li yıllardan bu yana diğer devletler ile ilişkilerinde ittifak dışı (non-alliance) bir yaklaşımı temel aldığı biliniyor. Ancak uluslararası ortamın giderek gerginleşmesi ve ABD ile devam eden yakıcı rekabet Çin’in yaklaşımını esnetmesine neden olabilir.

Bu çerçevede Çin ve yakın hattında bulunan ülkelerin IPARUCH (Iran, PAkistan, RUssia, CHina) şeklinde dar bir yapıyı tahkim etmeleri beklenebilir. Zaten ilgili ülkeler sürekli deniz tatbikatı yapıyor.

Önümüzdeki yıl çok kapsamlı bir tatbikat daha yapılacak.

ŞİÖ içerisinde zaten senkronize olan bu ülkeler resmi bir ittifaktan bahsetmeseler bile AUKUS benzeri bir yakınlaşmaya kapı aralayabilirler.

Bu durum Asya-Pasifik'te bir silahlanma yarışını teşvik edebilir. Nükleer yakıtlı denizaltıların kullanması uranyum zenginleştirme hususunda bazı çabalara öncülük edebilir. Bu nedenle bölgenin ciddi ölçüde güvenlikleştirilmesini beklemek mümkün.

Sonuç olarak dünya artık eski dünya değil.

ABD, Çin'e yönelik tahkim ettiği müttefikleri daha dar bir seviyede homojenize etmenin çabası içerisinde.

Bu çaba Çin ve Rusya ilişkilerinin derinleşmesi ve Avustralya'nın ekonomik anlamda zarar görmesinden başka bir işe yaramayacak gibi görünüyor. Çin, son yıllarda ticaret engellerine yol açan gerilimlere rağmen, uzun vadede Avustralya'nın en büyük ticaret ortağı olmaya devam ediyor. Avustralya ihracatının yüzde 30'dan fazlası Çin'e gidiyor.

Washington’un Fransa gibi aktörleri Hint-Pasifik’ten dışlayarak kazanabileceği çok fazla bir şey yok ama bu durum karşısında Çin’in uzun vadede bölgede kazanabileceği çok şey var.