Ukrayna krizinde durum daha karmaşık bir hal alırken ayın başında Rusya ile “sınırsız dostluk” duyurusunda bulunan Çin’in pozisyonu çok merak ediliyor
Ukrayna krizinde durum daha karmaşık bir
hal alırken ayın başında Rusya ile “sınırsız
dostluk” duyurusunda bulunan Çin’in pozisyonu çok merak ediliyordu. Şu ana
kadar “tarafsız” bir çizgi
izlediğini iddia eden Çin, BM’de yapılan ilk toplantıda “çekimser” oy vererek orta bir yol tutturmuş durumda.
Her ne kadar bu orta yol tutumu, BM İnsan
Hakları Konseyinde yapılan oylamada Rusya ile birlikte “karşı
oy" şekline dönüşse de Çin, tarafsız pozisyonunda ısrarcı.
Çin bir yandan Ukrayna’nın toprak
bütünlüğüne saygı gösterirken diğer yandan Rusya’nın makul ve meşru endişelerinin giderilmesi gerektiğini düşünüyor.
Özetle Çin, söz konusu çatışmanın kısa
süre içerisinde bitirilmesini desteklerken NATO'nun genişlemesi ile ilgili
duruma da bir "şerh"
koymayı ihmal etmiyor.
Tabi bu "orta-yol" son dönemde Çin ve Rusya arasında derinleşen
ilişkiler ve Çin'in Rusya'yı kınamaktan imtina eden siyasal söylemi ile beraber
okunmalı. Çin, Rusya ile olan stratejik
ilişkilerinden dolayı hem uluslararası toplumu hem de stratejik partnerini
üzmeyen diplomatik bir söylemi tercih etti.
Çin ayrıca Rusya ile stratejik partner olduklarını ancak
ittifak içinde olmadıklarının da altını çizdi. Ukrayna'daki pozisyonun tutarlı
olduğunu savunan Çin tarafı, pozisyonunu ve politikasını meselenin özüne göre belirlediğini özellikle
belirtti.
Çin bununla da kalmadı ve Dışişleri Bakanlığı
aracılığı ile (5) maddelik bir “duruş” metni açıkladı.
Bu metinde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan Çin aynı zamanda diğer
ülkelerin “güvenlik kaygılarının” da
dikkate alınması gerektiğini belirtti. Rusya’nın NATO’nun genişlemesi
noktasında meşru kaygıları olduğunu belirten metne göre bu kaygılar dikkate
alınmalı ve çatışma da bir an önce sona erdirilmeli.
“Yeni bir
Soğuk Savaş’tan hiçbir şey elde edilemez”
Söz konusu metnin yayınlanması ile beraber açıklama
yapan Dışişleri Bakanı Wang Yi, “barış
ve güvenlik söz konusu olduğunda, Çin büyük ülkeler arasında en iyi sicile
sahiptir. Biz hiçbir zaman başka ülkeleri işgal etmedik veya vekalet savaşlarına
girmedik, hiçbir zaman nüfuz alanı aramadık” yorumunda bulundu.
Ayrıca Wang Yi, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena
Baerbock ile yaptığı telefon görüşmesinde, Soğuk Savaş'ın çoktan bittiğini ve
NATO'nun pozisyonunu ve sorumluluklarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.
Dolayısı ile Çin, 'yeni
bir Soğuk Savaştan' hiçbir şey elde edilemeyeceğini düşünüyor. Hatta ABD’nin
bu konuda suçlu olduğunu düşünüyor. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Hua
Chunying kısa bir süre önce ABD'nin “Ukrayna'yı
çevreleyen mevcut gerilimlerin suçlusu” olduğunu dile getirmişti.
Bu arada geçen ay Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Çin-Rusya ilişkilerinde bir üst sınır olmadığını söylediğini not düşmekte
yarar var.
Aslında Çin’in bu tutumuna şaşmamak lazım. Rusya ile
yapılan ortak açıklamada “Taraflar
NATO'nun genişlemesine karşı çıkıyor ve Kuzey Atlantik İttifakını ideolojik
soğuk savaş yaklaşımlarından vazgeçmeye, diğer ülkelerin egemenliğine, güvenliğine
ve çıkarlarına saygı göstermeye çağırıyor” şeklinde çok net bir ifade kullanmışlardı.
Keza Münih Güvenlik Konferansında konuşan Dışişleri
Bakanı Wang, “NATO, Soğuk Savaş döneminin bir ürünüydü ve şimdi mevcut duruma
bakmamız gerekiyor. NATO, Avrupa'da barışı garanti edecek mi, bu gerçekten
Avrupa'da kalıcı barış ve istikrara yol açacak mı? Bunun Avrupa'daki
dostlarımızın üzerinde ciddi olarak düşünmesi gereken bir soru olduğuna
inanıyorum” diyerek NATO’nun genişlemesi meselesinin altını özellikle çizmişti.
Rusya’nın Ukrayna saldırısının
başlamasından bu yana Dünya, Çin neden kınamadı noktasında takılmış durumda
ancak Hindistan da net bir şekilde kınamış değil. Hatta bazı önemli Asya ve
Afrika ülkeleri de aynı durumda. Ülkeler arasında bu işin kademeli bir şekilde "yeni bir Soğuk Savaşa"
dönüştüğü korkusu var. Bu durum yerini bir süre sonra taraf seçme korkusuna
bırakacak gibi görünüyor.
Bununla birlikte Çin'in Putin'in
yöntemlerinden rahatsız olduğuna dair işaretler olabilir mi? Evet olabilir.
Şubat ayının başında Pekin’de yapılan zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin’in
Ukrayna konusundaki niyetlerini Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e anlatıp
anlatmadığı hala bir “muamma.”
Putin, Ukrayna ile ilgili niyetlerini eğer
Xi Jinping’e açmadıysa iki ülke arasında ciddi bir “güven” krizi de yaşanabilir. Ya da Putin bu durumu anlattı ancak
Çin liderliği “önleyici” bir tavır
benimsemedi ise bu da başka bir krize kapı açacaktır. Ya da iki ülkenin
stratejik partnerlikten daha derin bir yakınlaşmaya yöneldiğinin işareti olarak
okunabilir.
Öte yandan Amerikan basınında geçen ay
yayınlanan bazı haberlerde
ABD istihbaratının Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edebileceği ile ilgili bazı
raporları Çin ile paylaştığı ancak Çin’in bunu umursamadığına dair hususlar öne
çıkmıştı. Bu da durumu biraz daha karmaşık bir hale getiriyor.
Çin’in Rusya konusundaki tutumunda hala
bir değişiklik olmadığı net. Özellikle “Rusya’ya
yönelik illegal tek taraflı yaptırımlara karşıyız” şeklinde tutumunu biraz
daha netleştiren yeni bir açıklama da yayınladı.
Çin’in Rusya’ya yaptırım uygulanması
noktasında ciddi endişeleri var çünkü Rusya, Suudi Arabistan’dan sonra Çin’e en
fazla petrol ihraç eden ikinci ülke. Petrol için yapılan ödemeler SWIFT üzerinden yapıldığı için Çin ve
Rusya’nın ekonomik ilişkileri sarsıntı geçirebilir. Her ne kadar iki ülke
alternatif finansal ödeme sistemleri üzerinde çalışsa da bunlar henüz emekleme
aşamasında.
Öte yandan Çin ve Rusya son ortak açıklama
ile yapılan enerji anlaşmaları sonrasında iki tarafında da bağımlı hale geldiği
yeni bir ilişki modeline doğru gidiyor. Bu nedenle iki tarafın da birbirini
feda edebilecek ölçüde bir manevra alanı
bulunmuyor.
Çin kısa bir süre önce Rusya'dan tahıl ithalatına
getirilen kısıtlamaları da kaldırarak önemli bir başka sinyal daha verdi. Öte
yandan Rusya’dan büyük miktarda kömür alımı ile ilgili müzakereler de devam
ediyor. Çin şu anda Rusya'nın en büyük ticaret ortağı ve ikili ticaret hacmi 2021'de
yüzde 36 artarak 147 milyar dolara ulaştı.
Çin, geçiş döneminde nötr bir pozisyonu
tercih edecek gibi görünüyor. Rusya, Ukrayna meselesinden sonra diplomatik
anlamda Çin'e bağımlı hale gelebilir. Bu
nedenle Çin böyle bir konjonktürü es geçmeyecektir.
Ukrayna meselesinde tamamen izole edilecek
bir Rusya, Çin ile saflaşmayı derinleştirecek ve asimetrik ortaklık ilişkisinde avantajını tamamen yitirecek gibi
görünüyor.
Bu nedenle Çin, Rusya üzerindeki desteğini
çekecek gibi görünmüyor. Ama ayrıca Çin'in ilk oylamada çekimser kalmasını aynı
zamanda Rusya'ya "koşulsuz
destek" vermeyeceğinin bir işareti olarak okumak mümkün.
Çin’in Tayvan ile ilgili stratejisini gözden geçirmesi gerekiyor
Diğer yandan Ukrayna krizi Çin'in Tayvan
planlarını da derinden etkileyecek gibi görünüyor. Tayvan'ın daha yoğun bir
silahlanma talebi olacağı artık net. Bu silahlanma Çin'i erken bir hamleye
zorlayabilir. Erken bir hamle de Çin'i çok zora sokacaktır. Böyle zor bir konjonktürde şimdilik Rusya’nın
çevrelenmesine katılmasını beklemek mümkün değil gibi.
Tam da bu açıklamaların ortasında Eski Japon
Başbakanı Abe, ABD'nin Tayvan konusundaki temel yaklaşımı olan stratejik
belirsizliği terk etmesini istiyor. Bu
açıklama bile Çin liderliği açısından Çin’in Rusya’ya karşı tavır almasını
önleyebilecek bir gerekçe barındırıyor.
Öte yandan ABD’nin Hint-Pasifik stratejisini henüz
yayınladığı bu jeopolitik ortamda ABD’nin Ukrayna ile meşgul olması Çin’in
işine geliyor.
ABD diplomasi elitleri ise Çin ile
Rusya'nın arasında çıkacak 'bir
probleme' odaklanmış durumda. Ukrayna meselesinin gerekli çatlağı
yaratmasını ve Çin ile Rusya arasına sürülecek bir kama ile küresel hegemonya
mücadelesinde Çin’e hayati bir darbe indirmenin hesabını yapıyorlar.
Sözün özü dünya, Soğuk Savaş’ın sona
ermesinden bu yana ciddi bir kaotik düzen içerisinde.
SSCB yıkıldığında tüm dünya ABD'nin soğuk
savaşı kazandığını ilan etmişti. Oysa bugünkü "jeopolitik manzara" kimsenin hiçbir savaşı kazanmadığını
gösteriyor. Savaş devam ediyor. Uluslararası sistemin "tek kutuplu" olma gibi bir lüksü olmadığı bir kez daha
anlaşılıyor.
Tarih düz bir çizgi üzerinde ilerlemiyor. Aksine
spiraller çiziyor gibi. Bu spiraller esnasında dönem dönem derin kırılmalar
yaşanıyor. Bugün çok kutupluluğa doğru dönüşen sistemde savaş ihtimali her
zaman olduğundan daha fazla.
Çin ve Rusya'nın derin bir ortaklığa girmiş olması da
bu dönemin en büyük jeopolitik kırılması. Ukrayna meselesi bu işe nasıl bir
etkide bulunur şu anda test etmek zor ancak Tayvan'ın durumu Çin'i Rusya
saflarında tutmaya devam edecektir.
Bu iki ülkenin nüfuz alanları göz önüne alındığında "dünya adasını" kontrol etme
ihtimalleri oldukça yüksektir. Sadece Çin değil Rusya da dünyanın her yerinde
yoğun bir faaliyet içerisindedir. Ve bu durum bazı ön yargılar eşliğinde kabul
edilmese de ABD ve NATO’nun kabusudur.
Şu artık net bir gerçek ki Çin ve Rusya, alternatif
bir uluslararası sistem hedefiyle "bayrak" açmış durumda. Bu
çerçevede giderek dönüşen bu jeopolitik manzarada mevcut uluslararası sistemin
ayakta durma şansı azalıyor. Çin’in barış içinde bir arada yaşama ilkelerine
dayanan dış politikası önümüzdeki dönemde ciddi bir teste tabi olacak gibi
görünüyor.
Rusya, Ukrayna meselesinde beklenmeyen bir hamle
yaparak kapasitesinin ötesine uzanan (ekonomik ve diplomatik çerçevede) bir
yaklaşıma geçiş yaptı. Bu durum yeni soğuk savaşın derinleşmesine katkıda
bulunurken Çin’i de çok zor bir duruma soktu.
Çin, barış
görüşmelerinde inisiyatif alabilir
Çin, Rusya'ya geri adım attıracak ve diplomatik
ölçekte sorunu çözüme yakınlaştıracak bir güce sahip. Olayların derinleşmesi
durumunda Çin'in olası Batı yaptırımlarından kaybedeceği çok şey var. Çin'in
hem Rusya hem de Ukrayna ile yoğun ekonomik ilişkileri var.
Çin ekonomisinin son dönemde içine girdiği yavaşlama
eğilimi Ukrayna krizinin sonuçları ile birleşince uzun vadeli ekonomik etkileri
olabilir. Bu nedenle Pekin, Ukrayna ve Rusya arasındaki krizi uzlaştırmaya
çalışarak siyasi ve ekonomik faydalar da elde edebilir.
Çin'in Rusya ile toplam ticareti (140) milyar dolayında iken ABD ve AB ülkeleri ile yaklaşık (1) trilyon dolara yaklaşan bir hacim
söz konusu. Dolayısı ile Çin bu durumu hesap edecektir.
Bu bağlamda Ukrayna ve Rusya arasında "Pekin Barış Görüşmeleri" adı
altında bir mekanizma geliştirilmesi söz konusu olabilir. Bu durum Çin'in
tarafsız yaklaşımı ile uyumlu görünüyor.
Tabi bir de Çin'in tamamen Rusya'nın yanında yer
alabileceği bir başka senaryo var. Yaptırımlarla bunalmış bir Rusya, İran gibi
Çin ile "devasa" ticaret
anlaşmaları yapabilir. Enerjinin özel ticaret anlaşmaları ile Çin'e transferi
söz konusu olabilir.
Halihazırda Çin ve Rusya'nın enerji alanında yaptığı
büyük anlaşmalar var. Yaptırımlar ile daha da sıkışan Rusya mecburen Çin'e
bağımlı hale gelecektir. İran da benzer
bir şekilde Çin'e yanaşmıştı.
Bu nedenle Çin tarafsız tutumunu kalıcı hale getirerek
bu durumdan faydalanmayı hedefleyebilir. Bir yandan iki ülke arasındaki barış
süreci idare edilip diğer yandan yaptırımlara uğrayan ülkelere ekonomik manevra
yapabilecekleri bir alan sağlanabilir.
Dr.Hüseyin Korkmaz.
Yazar, başta ABD-Çin ilişkileri olmak üzere Çin ve Asya Jeopolitiği üzerine odaklanan bir araştırmacıdır.
YORUMLAR