Ukrayna’da
devam eden çatışmalar bir yılını doldururken iki tarafın da müzakere masasına
uzak olduğu görülüyor. Rusya’nın yakın zamanda büyük bir saldırı gerçekleştireceği
haberlerinden ABD’nin Ukrayna’yı son ana
kadar destekleyeceğini deklare etmesine kadar karmaşık ve belirsiz bir durum
söz konusu.
Rusya ile “sınırsız dostluğu” bulunan Çin ise bu
karmaşık durum karşısında pozisyon belirlemeye çalışıyor.
Çin uzun süredir tarafsız bir pozisyonda kalmaya çabaladı ancak son zamanlarda artan eleştiriler ve Tayvan ile ilgili benzetmeler Çin stratejisinde bir balans ayarı yapıldığını gösteriyor.
Bir süre
önce ABD, Çin’in Rusya’ya askeri yardım sağladığını ve hatta ölümcül silahlar vermeye
yakın olduğunu iddia etti. Çin ise bu iddiaları yalanladı ve Ukrayna meselesi
ile ilgili bir pozisyon beyanı yayınladı.
Basında “Çin’in barış planı” olarak yer alan
söz konusu metin yeterli ilgiyi göremedi.
Çin aslında
geçen yıl da konu ile ilgili (5)
maddelik bir “duruş” metni yayınlamıştı.
O metinde Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunan Çin aynı zamanda diğer
ülkelerin “güvenlik kaygılarının” da
dikkate alınması gerektiğini belirtmiş ve Rusya’nın NATO’nun genişlemesi noktasında meşru kaygılarının dikkate alınması
gerektiğini vurgulamıştı.
Hatırlarsanız geçen senenin başlarında (4 Şubat 2022)
Xi Jinping ve Putin, Pekin’de bir araya gelmiş ve yayınlanan ortak açıklamada “Taraflar NATO'nun genişlemesine karşı
çıkıyor ve Kuzey Atlantik İttifakını ideolojik soğuk savaş yaklaşımlarından
vazgeçmeye çağırıyor” cümlesi çok dikkat çekmişti.
Bu sene yayınlanan ve (12) maddeden oluşan "Çin'in
Ukrayna Krizinin Siyasi Çözümüne İlişkin Pozisyonu" başlıklı belgede ise
NATO’ya değinilmezken Soğuk Savaş zihniyetinin terk edilmesi ve tüm ülkelerin
meşru güvenlik çıkarları ile birlikte endişelerinin ciddiye alınması gerektiği özellikle
vurgulanıyor.
Söz konusu belgede dikkat çeken en somut madde
tarafların bir an önce ateşkes sağlaması. Ayrıca sivillerin bölgeden tahliyesini
sağlayacak insani koridorlar oluşturulması ve nükleer seçenekten kesinlikle
kaçınılmasına dair uyarılar da dikkate değer maddeler olarak öne çıktı.
Belgede Karadeniz Hububat Girişimine gereken önemin
verilmesi, tek taraflı yaptırımların kaldırılması ve tedarik zincirlerindeki
istikrarın korunması gibi temennilere yer verildiğini de not edelim.
Belge, beklenen etkiyi göstermedi. Ukrayna tarafı
belgenin değerlendirmeye açık olduğunu söylerken Rus tarafı ise “Çinli dostlarımızın planını büyük bir
dikkatle ele alıyoruz.” açıklamasında bulundu.
NATO genel sekreteri Stoltenberg ise 'bu konuda Çin'e fazla güven yok' derken Avrupa
kanadında bazı soru işaretlerinin var olduğunu ima etti.
ABD ise Çin'in barış planını bir dikkat dağıtma girişimi olarak tanımladı.
Belge esasen Çin’in dış politikasında ortaya çıkan değişim
ve dönüşümü dengelemeye yönelik bir
hamle gibi görünüyor. Çin bir yandan Rusya ile aynı safta dururken Ukrayna’yı
da yabancılaştırmayan bir söylem geliştirmeye çabalıyor.
Bazı kuruluşların yaptığı hesaplamalara göre Ukrayna’nın
şu ana kadar oluşan ekonomik kaybı yüz
milyarlarca dolar civarında. Çin, savaşın sona ermesinin ardından Ukrayna’nın
inşasında rol oynamak isteyecektir. Bu nedenle Ukrayna’yı yabancılaştıracak bir
retorik Çin’in işine gelmeyecektir.
Bu belge ile Çin, Ukrayna krizinde durduğu pozisyonu
resmi bir çerçeveye sokarken aynı zamanda ABD menşeli “Rusya’ya yardım” ithamlarına da yanıt vermeye çabalıyor.
Burada anahtar kelimeler “egemenlik, toprak bütünlüğü, BM ilkeleri ve Rusya’nın meşru güvenlik
kaygıları” şeklinde formüle edilebilir.
Pekin daha çok uzun vadeli bir pozisyon belirliyor ve
hem Ukrayna hem de Rusya ile olan ilişkileri dengeli bir hatta tutmaya
çalışıyor. Belge ile ayrıca Avrupa ile aralarında oluşan stratejik boşluğu kapatmak istiyor. Avrupa ülkeleri özellikle son
dönemde Çin konusunda ABD ile benzer bir söylem tutturmuş durumda.
Öte yandan bir de Tayvan konusunda kurulan
benzerlikler var. Bu belge bir bakıma olası bir Tayvan müdahalesinde Çin’in pozisyonuna dair veriler de var.
Özellikle tüm ülkelerin meşru güvenlik endişelerine saygı gösterilmesi hususu
ve toprak bütünlüğüne yapılan vurgu bunun işareti.
Barış planı bir kez daha gösterdi ki Çin nötr bir
pozisyonda kalmaya devam ederek zaman kazanmak istiyor. Son dönemde Rusya ile
derinleşen ilişkiler ve keza İran’ın da Çin’e daha fazla bağımlı hale gelmesi
ile Çin’in iki ülke ile asimetrik bir bağımlılık ilişkisi kurduğunu gösteriyor.
Böyle bir avantajı iyi kullanmak isteyen Çin, Rusya’yı
karşısına almak istemiyor. Ayrıca Tayvan meselesinin yakıcılığı orada dururken
Rusya’nın izole edilmesine izin vermeyecektir. Rusya’nın yalnız bırakılması Batı’nın
Tayvan meselesine tüm gücüyle odaklanacağı bir konjonktüre sebebiyet verebilir.
Çin ve Rusya'nın yoğun ve derin bir ortaklığa girmiş
olması içinden geçtiğimiz dönemin en büyük jeopolitik kırılması. ABD’li siyasal
elitlerin bu işi önceden görmemesi ya da daha doğru bir deyimle umursamaması bu
kırılmayı derinleştirdi. Bu nedenle Çin’in Rusya’yı kendi saflarından
uzaklaştırması ya da buna izin vermesi zor bir ihtimal olarak görünüyor.
Çin'in Rusya ile toplam ticareti (200) milyar dolara yaklaşır iken ABD ve AB ülkeleri ile yaklaşık (1) trilyon dolara yaklaşan bir ticaret
hacmi söz konusu. Dolayısı ile Çin bu durumu da mutlaka hesap edecektir.
Bu nedenle söz konusu barış planı süregiden çatışmaları kesebilecek güçte bir metin olmasa da dengeli bir yaklaşım sergilemeye çalışan bir iyi niyet beyanı olarak okunabilir. Çin'in bu krizde bir arabulucu olabileceği fikrini aşırı bir yorum olarak nitelemek mümkün.
Çin hem Rusya’yı yanında tutmaya hem de tarafsız bir pozisyonda kalmaya çabalayarak zararını minimum bir seviyede tutmaya çalışacaktır.
Dr.Hüseyin Korkmaz.
Yazar, başta ABD-Çin ilişkileri olmak üzere Çin ve Asya Jeopolitiği üzerine odaklanan bir araştırmacıdır.
0 Comments