NATO’nun Vilnius Zirvesi, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleşti. Zirvenin ana gündem maddeleri arasında Ukrayna’nın NATO üyeliği, Rusya ve Çin’in artan tehditleri ve Hint-Pasifik bölgesinin önemi gibi konular yer aldı. Zirvede yayınlanan (90) maddelik bildiri, ittifakın güçlendirilmesi yönünde ve geleceğe dönük önemli kararlar içeriyordu.
Zirveden önce basına
verdikleri demeçlerde ABD Başkanı Biden
ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg,
Ukrayna’nın NATO üyeliği için uygun zaman olmadığını ancak bazı güvenlik garantilerinin
verileceğini vurgulamıştı. Zirve bildirisinde de Ukrayna’nın NATO üyeliği için
koşulların yerine getirilmesi gerektiği vurgulandı. Ayrıca Ukrayna’nın NATO ile
daha fazla bütünleşmesini desteklemek için genişletilmiş bir paket üzerinde
anlaşıldığı ve NATO-Ukrayna Konseyi’nin
kurulduğu duyuruldu.
Vilnius zirvesi ittifakın
karşı karşıya olduğu güvenlik tehditlerine karşı birlikte hareket etme
noktasında ciddi bir “irade” ortaya
koymuş durumda. Bu bağlamda alınan kararlar hem bölgesel hem de küresel düzeyde
etkide bulunabilir. Alınan kararları bir cümlede özetlersek; NATO-Ukrayna konseyinin kuruluşu, çok yıllı
yardım programının netleştirilmesi, güvenlik garantileri ile ilgili mutabık
kalınması.
Bahse konu güvenlik
garantileri ise G7 liderleri tarafından yapılan bir mini zirveden sonra
duyuruldu. G7 ülkeleri yaptıkları duyuruda "Ukrayna'nın topraklarını ve egemenliğini savunmasını sağlamak
üzere, gelecekteki bir saldırı durumunda Ukrayna ile güçlendirilmiş bir
güvenlik taahhütleri paketi üzerinde çalışacağız" açıklamasını yaptı.
Ayrıca ilgili ülkeler ayrı ayrı da Ukrayna ile anlaşmalar imzalayabilecek.
Öte yandan 2014 yılından bu
yana NATO topraklarının doğu kısmına ilk kez savaşa hazır birlikler konuşlandırıldı.
Öte yandan yeni ve ayrıntılı bölgesel savunma planları üzerinde mutabık
kalındı. Bu NATO açısından ciddi bir revizyona işaret ediyor. Ayrıca bölgede
300 bin dolayında askerin “yüksek alarm”
seviyesinde tutulması da önemli bir başka ayrıntı.
Avrupa tereddütlü
Avrupa ülkeleri, geniş
çaplı bir savaşı tetikleme riskinden ötürü Ukrayna'ya askeri destek sağlama
konusunda giderek daha fazla tereddüt
ediyor. Bu nedenle iyice müphemleşen Ukrayna stratejisi NATO’nun siyasi
elitleri tarafından olumlu karşılanırken Ukrayna açısından sadra şifa bir
çerçeve ortaya koyamıyor. Öyle ki Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy twitterda
yaptığı paylaşımda NATO’nun Ukrayna’yı tam üyeliğe almamasının belirsizlik yaratacağını ve bunun da güçsüzlük anlamına geleceğini söylemişti.
Bu söylem Washington’da
nasıl yankılandı bilinmez ama NATO’nun niyetleri ve kapasitesi arasında ciddi
bir asimetri yaşadığı muhakkak.
Rusya’yı stratejik anlamda yıpratan Ukrayna savaşının uzaması Batı nezdinde
hala prim topluyor ancak kıta Avrupa’sında yaşanan ekonomik ve siyasi türbülans
derinleşen savaşa bir ara vermenin gerekliliğini hatırlatıyor.
Bazı uzmanlar NATO’nun,
bağımsız hareket edebilecek yarı özerk bir Avrupa gücünün ortaya çıkmasını engellediğini
düşünüyor. Hatta ittifakın paradoksal bir şekilde, müttefiklerin kendilerini
savunma kabiliyetlerini zayıflattığı bile iddia ediliyor. Bunun Avrupa'yı
Amerikan gücüne bağımlı hale getirdiği düşünülüyor. Bu durum NATO içerisinde
farklı ve çatlak seslerin kalıcı olmasını sağladığı gibi uzun vadede Avrupa’nın
stratejik özerklik eğilimlerini de bertaraf ediyor.
NATO içerisinde Ukrayna’nın
üyeliği meselesi üzerinden oluşan çatlakların
şimdilik İsrail tarzı güvenlik garantileri ile kapatıldığı görülüyor. 2023
NATO Vilnius zirvesinde daha önceki zirvelerde olduğu gibi Çin’e yine özellikle
yer verildi. Zirve bildirisinde, Çin’in hedefleri ve zorlayıcı politikalarıyla
NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine meydan okuduğu ifade edildi. Çin ve Rusya arasındaki derinleşen stratejik ortaklık ve kurallara dayalı
uluslararası düzenin altını oymaya
yönelik girişimlerin NATO’nun çıkarları ve değerleri ile “ters düştüğü” bilhassa vurgulandı.
‘Hint-Pasifik,
NATO için önemli’
Bildiride aynı zamanda Hint-Pasifik bölgesinin NATO için önemli olduğu, bu bölgedeki
gelişmelerin Avrupa-Atlantik güvenliğini doğrudan etkileyebileceği belirtildi. Diğer
yandan NATO ve Güney Kore arasında askeri alanda bilgi paylaşımını da kapsayan (11) anlaşmanın yapıldığını da not
düşelim.
Aslında NATO’nun bir
süredir projeksiyonu Asya-Pasifik’e çevirdiği biliniyor. Çin, 3-4 Aralık 2019
tarihlerinde Londra’da yapılan NATO zirvesinde ilk defa "stratejik bir zorluk" olarak tanımlanmıştı. Londra
zirvesinin kapanış bildirgesinde Çin’e yönelik endişe resmiyete dökülürken
tarihsel ittifakın Çin’e yönelik "stratejik
bir hazırlık” içerisinde olduğu görülmüştü.
2021 yılındaki zirvede ise
ittifak Çin’i “küresel bir zorluk”
olarak etiketledi. 2021 yılında Brüksel’de yapılan zirvede Çin-Rusya
ortaklığına değinilmiş ve iki ülke arasında cereyan eden askerî iş birliğinin büyük
bir endişe kaynağı olduğu belirtilmişti. Yine yakın tarihlerde yayınlanan “NATO 2030: Yeni Bir Çağ İçin Birliktelik”
isimli raporda revizyonist devletlerin güçlerini ve etkilerini genişletmeye
çalıştıkları bu yeni dönemin sistemik zorlukların çoğaldığı büyük bir güç
rekabetine şahit olacağının altı çizilerek NATO’ya bir “adaptasyon” çağrısı yapılmıştı.
Bahse konu raporda Çin’in
sistemik anlamda daha önemli hale geleceği ve NATO’nun siyasi yoğunluklu bir
strateji geliştirmesi üzerinde durulmuştu. NATO, ABD-Çin rekabetinde stratejik
bir enstrüman olma yolunda ilerliyordu. 28-29 Haziran 2022 tarihlerinde
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen NATO zirvesinde kabul edilen stratejik metin ise önemli bir
kilometre taşı olarak not edilmeli.
Bu metin NATO’nun Çin’e
yönelik en önemli beyanlarından birisi olarak okunabilir. Bu belgede Çin’in
ortaya koyduğu hırs ve politikaların ittifakın güvenliğine, çıkarlarına ve
değerlerine zarar verdiğinin altı çizildi. Çin’in hibrit yöntemler kullandığı
ve siber alanda kendisini geliştirdiği belirtilerek ekonomik bağımlılığı bir
silah olarak kullandığı iddia edildi. NATO’nun bu önermesi biraz aşırı yorum
olsa da güç geçişinin yaşanmaya başladığının NATO tarafından nasıl
algılandığına dair bir bulgu olarak görülebilir.
“Sistemik
zorluk” yaklaşımının stratejik konsept içerisine alınması
NATO’nun bütün odağını Çin’e yönelteceği şeklinde yorumlanıyor. 2019 yılından
bugüne NATO’nun Çin ile ilgili ABD ile uyumlu bir pozisyon aradığı ve bunu
tahkim etmeye çalıştığı rasyonel bir gerçeklik olarak önümüzde duruyor.
Stratejik zorluktan başlayan bu hattın sistemik zorluğa dönüştüğü ve bugün
Avrupa’da yaşananların yarın Asya’da yaşanabileceği şeklinde benzetmelerin
giderek çoğalmaya başladığını izliyoruz.
‘NATO bölgesel ancak güvenlik küresel’
Stoltenberg’in de zirve
öncesinde ifade ettiği gibi “NATO
bölgesel bir ittifak ancak ortaya çıkan güçlükler küresel.” Hatta
Stoltenberg bir adım öteye gidip Avrupa’nın güvenliğinin Asya’nın güvenliğinden
geçtiğini düşünüyor. Bu nedenle NATO’nun kurallara dayalı küresel düzeni
savunmak için Hint-Pasifik ortakları ile iş birliğini arttırması yeni ve güçlü
bir eğilim. Bu arada NATO’nun Hindistan ile de yakınlık denemeleri yaptığını ve
bu kapsamda ciddi manada nabız tuttuğunu da belirtelim.
NATO’nun Çin ile ilgili temel
endişelerini şöyle sıralamak mümkün: Çin’in askerî anlamda ortaya koyduğu
zorluklar, nükleer kapasite, askeri modernizasyon ve teknoloji alanında
yakalanan ivmelenme. Özellikle Huawei gibi Çin menşeli firmaların 5G
teknolojisi ile Avrupa’nın iletişim altyapısını hedeflemesi ve NATO açısından
kritik öneme sahip limanlarda Çin etkisinin artması Atlantik kanadını
endişelendiren ve aksiyon almaya iten önemli hususlar.
NATO’nun Asya’ya dönük bu
iştahlı ve endişeli yaklaşımına karşın Çin ve Rusya’nın kapsamlı stratejik
ortaklığı da karşıt bir cephe inşa etmeye çabalıyor. İki ülke 2022 yılının
Şubat ayında Pekin’de gerçekleşen ve “sınırsız
dostluğun” ilan edildiği liderler zirvesinde NATO'ya özellikle Doğu
Avrupa’da genişlemesini durdurma çağrısında bulunurken Kuzey Atlantik
ittifakını ideolojik Soğuk Savaş yaklaşımlarından vazgeçmeye çağırmıştı.
Öte yandan NATO içerisinde
de Çin’e yönelik tam bir konsensüs olduğunu söylemek mümkün değil. Birkaç yıl
önce NATO’nun beyin ölümünü ilan
eden Macron’un NATO’nun Çin ile bir
alakası yok benzeri söylemi hala hatırlarda. Japonya’da irtibat ofisi
açmaya çalışan NATO’nun bu hamlesine karşı çıkan da yine Macron. Hatta Vilnius
zirvesinde bu konunun gündeme gelmesi bu nedenle ertelendi. Yine Almanya’nın da
benzer nedenlerle Asya yönelimi hususunda karamsar bir tutum takındığını
söylemek mümkün.
NATO’nun yönü Asya’ya doğru
ABD’nin Çin’i
çevrelemesinde kullanışlı bir enstrüman olan NATO, bir yandan kapasite arttırırken diğer
yandan Çin ve Rusya’ya birlikte cephe alıyor. Stoltenberg’in de belirttiği gibi
Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı NATO askeri ittifakının genişlemesini dizginlemek
yerine daha da büyümesine yardımcı oldu. ABD bir yandan Batı’yı NATO üzerinden
konsolide ederken hem kıta üzerindeki kontrolünü sıklaştırdı hem de Asya’da patlayabilecek
olası bir savaş öncesinde önemli sayılabilecek bir prova yapılmasını sağladı. Bu prova bir yandan Rusya’nın stratejik
anlamda yıpratılmasına hizmet ederken diğer yandan Tayvan üzerinden alevlenecek
yeni bir savaşta tüm müttefikleri madden ve manen hazırlamanın önünü açtı.
Aslında bu sayede NATO’nun
Soğuk Savaş sonrasındaki tehdit algısı stratejik bir dönüşüme uğruyor. NATO,
ABD’yi içeride Rusya’yı dışarıda tutmayı kendisine misyon edinmişken şimdi
Rusya’nın yanına Çin’i de ekliyor. Bu yeni bir jeopolitik ve stratejik rota
anlamına geliyor. NATO'nun küresel bir karakter kazanması için gereken güvenlik
merkezli yeni anlatı Ukrayna savaşı üzerinden inşa ediliyor.
NATO’nun kurallara dayalı
düzenin kalesi olmayı ve küresel perspektifi korumayı taahhüt ettiği stratejik
konsepti gereği Çin ve Rusya ile karşı karşıya kalacağı yeni bir soğuk savaşın
eşiğine geldiğini söylemek abartı olmaz. Hatta Vilnius Zirvesinde mutabık
kalınan hususların ABD-Batı ile Çin-Rusya hattında cereyan eden yeni soğuk
savaşın hazırlık aşaması olarak adlandırmak mümkün. NATO, bu karşılaşmanın
artık rasyonel bir gerçeklik olduğunu düşünüyor ve alması gereken aksiyonun
doktrine edilmesi gerektiğinin farkında.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg,
sene başında yaptığı bir açıklamada "Bugün
Avrupa'da yaşananlar yarın Asya'da da olabilir" şeklinde söylemlerde
bulunarak Ukrayna ile Tayvan arasında bir benzerlik kurmuştu. Hatta Foreign
Affairs için yazdığı yazıda "Özellikle
Çin, Rusya'nın Ukrayna'daki saldırganlığı için ödediği bedeli ya da aldığı
ödülü görmek istiyor" diyerek Çin’in de süreci benzer şekilde yakından
izlediğini ima ediyor.
Bu benzerlikler sürpriz
değil. Batı, Ukrayna sonrasında Tayvan üzerinden alevlenecek yeni bir savaşa
yönelik hazırlıklarını stratejik bir çerçevede toparlamaya çabalıyor. Hasılı
NATO’nun yönü Asya’ya doğru. Vilnius zirvesi bir anlamda Çin ve Rusya eksenine
karşı deklare edilecek yeni soğuk savaş ilanının olgunlaştığı yer olarak
akıllarda yer edebilir.
Dr.Hüseyin Korkmaz.
Yazar, başta ABD-Çin ilişkileri olmak üzere Çin ve Asya Jeopolitiği üzerine odaklanan bir araştırmacıdır.
0 Comments